2.

492 50 6
                                    

Taemin'in göğsü, aldığı nefeslerle hızla kalkıp inerken, Jonghyun'ın sinirle soluduğu nefes ortamın daha da kızışmasına neden oluyordu. Yerdeki adam zorlukla ayağa kalkmaya çalışırken, Jonghyun iyice sinirlenip adamın işe yaramaz, hastalıklı kıçına tekmeyi geçirirken elindeki bıçağı fark etmemişti. Adam, tekmeyi umursamadan arsızca kalkıp Jonghyun'ın üzerine ilerledi. O sırada da korkunç gözleriyle Taemin'e bakıyordu.

Jonghyun, herifin nereye baktığını fark ettiğinde ise istemeden soluğu hızlanmış, ve başını Taemin'e çevirip endişe ile konuştu:

"Yah, kaç."

Taemin, korkuyla genç adamın yüzünü süzdükten sonra konuşmaya çalıştı, sesi ise olduğundan tiz ve korkaktı.

"N-nereye kaçayım?!"

Jonghyun, cevap karşısında göz devirip olabildiğince hızlı yanıtladı.

"Uzaklara."

Taemin, dediklerini algılamaya firsat kalmadan dediğini yapıp duvar kenarından hızla yan sokağa geçerek nefesini düzenlemeye çalıştı, korkusunu yenecekti.

Yirmi bir yaşında bir erkek gibi davranacak ve gidip, o adamı dövecekti.

Ya da dayak yer, tacize uğrar geri dönerdi.

Taemin, duvara yaslanmış endişeyle onu kurtarmaya çalışan adamı beklerken, kötü şeyleri aklından atıp ellerini sertçe saçlarına geçirmişti.

*******

Jonghyun, adamın elindeki küçük bıçağa bakarken, adam psikopatça gülüp üzerine doğru yürüyordu.

"Ah, küçük boksörümüz zorlandı mı yoksa, hm?"

Jonghyun, zerre kadar korkmazken..piçimsi bir şekilde gülüp adamın elindeki bıçağa ardından da kıvranmaya yüz bulmuş çirkin surata baktı.

"Beni bıçaklayacak mısın?"

İşaret parmağını adamın göğsüne bastırırken lafına devam etti, bu sefer fısıltıyla;

"Sende..o cesaret yok adamım."

Bu adamın gururuna dokunmuş olacaktı ki, bıçağı bir hışımla kaldırıp Jonghyun'ın kasık hizasında yolladı bağırarak.

Jonghyun, ani refleksle adamın kolunu yakalayıp diğer tarafa doğru çevirmiş ve dişlerini sıkarak hırlamıştı;

"Fazla yavaşsın..Ya da ben sana bir beden büyüğüm."

Adamın eli kırılma sesiyle düştükten sonra, Jonghyun yüzüne son bir yumruk atıp, adamın iniltilerine kulak verdi.

"Taemin'e yaklaşmayacağım, lütfen.. Tamam!"

Taemin..Adı Taemin'di. Jonghyun, öğrendiği şeyle gülmek isterken, şu an bulunuğu ortama uygun olmadığı.. Ya da adamın önünde yarattığı muhteşem karizma için duvar kenarından diğer sokağa geçip, nefesini verdi.

İleride duran, uzun sayılabilecek çocuğa baktı.

Oldukça endişeli görünüyordu. Konuşuyordu, ama kendi kendine.

Derin bir nefes aldı Jonghyun, yavaşça adımlayıp arabanın arkasından onu izlemeye başladı.

Taemin ise, duvara yaslanmış endişeyle yere bakarken alt dudağını dişleyip sesini bir kademe daha yükseltmişti.

"Yah, geri gideyim mi?"

Hafifçe doğruldu duvardan, sonra tekrar yaslandı.

"Hayır, Taemin nereye gidiyorsun?"

Dudaklarını sarkıtıp, kafasına vurdu.

"Ya bıçaklandıysa?! Neden bırakıyorsun ki onu orada?"

Bir süre durup, doğruldu. Arabaya arkasını dönerken de kısık, güzel bir gülüş duydu. Ardından ise kontrollü bir ses.

"Ne yapıyorsun?"

Taemin, yavaşça arkasına dönüp yüzüne bakmaya cesaret edemediği adama baktı, ardından çekingen tavırla konuştu.

"Kaçıyorum."

Jonghyun, saçlarını yana savurduktan sonra, yavaşça Taemin'e doğru adımlayıp cevapladı.

Karnına aldığı darbe yüzünden ise, sesi kısık çıkmaya başlamıştı.

"Nereye?"

Taemin, donuk bakışlar ardından anında cevapladı;

"Uzaklara."

Taemin, gittikçe yaklaşan yüzün üzerindeki darbeleri fark etmişti.

Bronz, pürüzsüz tenden aşağı doğru indiğinde dolgun dudakların hemen altındaki kana bakmıştı.

Bakmasıyla birlikte, gözlerini kocaman açıp, elini Jonghyun'ın dudağına getirerek soluk almadan konuştu, ya da bağırdı...

"KANIYOR.BU.KANIYOR.YAH. NEYİN..NEDEN..DAYAĞIMI YER KURTULURDUM, NEDEN GELDİN?!"

Jonghyun dudağının kenarında hissettiği soğuk ve küçük parmaklar nedeniyle hafif irkildi. Ardından Taemin'in parmaklarına nefesini bırakıp başını hafif geri çekti ve elinin tersiyle çenesini silip yan bir şekilde gülümsemeye çalışırken, Taemin'in gözlerine bakıp sesini temizledi;

" Hey, sakin ol. Ben iyiyim. "

Taemin ne yapması gerektiği konusunda oldukça kararsızdı. Şaşkınlığına yenik düşmüş olmalı ki kocaman gözleriyle bakışlarını Jonghyun'ın alt dudağından boynuna doğru kaydırdı..

Havada kalan elini yavaşça indirdi ve dudaklarını hafifçe aralayıp nefesini verirken göz devirdi.

" Hiç iyi gibi görünmüyorsun ama. Doktor! Evet, doktora gitmeliyiz.. "

Jonghyun'un itiraz etmesine fırsat tanımadan onu el bileğinden kavrayarak peşinden çekiştirmeye başladı. Zorlukla onu peşinden çekiştirirken başını hafif yana çevirip masum bakışlarla gözlerine odaklandı.

" İyi olacaksın, inan bana. "

Jonghyun, bakışlarını Taemin'in bakışlarından kaçırmıştı. O kadar içten bakıyordu ki... Hayır, hayır! Bu ondan hoşlanmaya başladığına dair bir işaret miydi yoksa? Eiu.. Tabii ki olamazdı. Sonuçta Taemin kızlardan hoşlandığını söylemişti. Yani Jonghyun Taemin'den hoşlansa bile bu Taemin'in de ondan hoşlanacağı anlamına gelmezdi.

Jonghyun aklından geçen tüm bu saçma fikirleri yok sayıp bakışlarını Taemin'e yöneltti ve alt dudağının acımasıyla hafif yüzünü buruşturarak saçlarını atıp peşinden ilerlerken konuştu;

" Pekala, sana güveniyorum. Taemin-ah. "

Taemin, birkaç adımın ardından yavaşça Jonghyun'a dönüp, hafifçe yutkunarak mırıldandı;

"Adımı..nereden biliyorsun?"

CRAZYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin