▪️47▪️| Fedakarlık

5.4K 424 2.1K
                                    




"İşe yaradı mı bari? Bedenini çürümekten muhafaza edebilirsin Tom ama onu geri getiremezsin oğlum."

Tom Riddle onun iksirlerini karıştırırken adamı dinliyora benzemiyordu. Noah kollarını birleştirmiş iksir odasının kapısında beklerken iç çekti.

"Diriltmek için bir iksirim olsa bunu bilirdin."

"Dirilmesi için bir iksirin olmadığını biliyorum Noah." dedi Tom Riddle öfkeyle. Raftaki bir kaç iksir şişesini sertçe yere iterken kırılma sesi odada yankılanmıştı.

"Ruhunu öteki taraftan geri getirdiğim zaman bu bedene gelebilmesi gerekiyor. Koruyucu büyüler artık işe yaramıyor-"

"Günler oldu çünkü. Bana bile güvenmeyip tüm iksir ustalarını ve güçlü büyücüleri gezdin zaten. Sadece Dumbledore kalmıştır hatta."

Tom Riddle elindeki son şişeyi de sertçe yere atarken dişlerini birbirine kenetledi. Tüm çareleri tükendiği gibi onu nasıl geriye getireceğini anlatmaktan yorulmuştu. Nasıl yapabileceğine dair hiçbir fikri olmasa da inancı vardı.

Nasıl olduğunu bilmiyordu ama onun tamamen gitmediğini biliyordu. Merope Riddle hüzünle onu bir köşeden izlerken üzerinde uzun kırmızı elbisesi vardı.

"Tom..." dedi usulca. "Noah'nın tamamladığı iksiri içmelisin. Kızı düşünmeyi bırak ve gömülmesine izin ver. Daha yapman gerekenler var... soyumuz için."

Tom Riddle öfkeyle gülerken ellerini önündeki masaya dayadı. Başını iki yana sallamıştı. "Kolay yolu seçtiğimi nerede gördünüz? O benim ailem olacak, bu ani ölüm size mantıklı geliyor mu? Herhangi birinize?"

Babası masanın karşısında onu izlerken başını iki yana salladı. "Hiçbir zaman değişmeyeceksin Tom. Herkesin bir kenara attığı değersiz birisin. Kendini kanıtlamak mı istiyorsun? Ölümü değiştirebileceğini mi söylüyorsun? O zaman anneni de geri getir."

Tom Riddle masanın üzerindeki şişeyi sertçe babasına doğru fırlattığında tabii ki hiçbir işe yaramamıştı. Noah başını aşağı eğerken hüzünle ellerini kavuşturdu.


***

"Burayı henüz görmedin." dedi Harry hevesle beni içeri çekerken. Merakla etrafıma bakınırken yutkundum.

"Harry arafta neden böyle bir yer var?" dedim merakla. Uçurumun kenarında duran bu kulübe dışarıdan görünmezdi. Oldukça minik olan bu yerde bir yatak ve ayna dışında hiçbir şey yoktu.

Merakla etrafı izlerken Harry yeşil gözlerini bana çevirdi.

"Radyom bile var. Hep aynı şarkıyı çalıyor ama... o olmasa burada delirirdim."

Dayanamadan güldüğümde o da gülümsemişti. Yatağa oturduğunda ona ilerledim. Etrafımı uzun uzun süzerken ellerimi birbirine bağlamıştım.

"Yine gerçekçi rüyalarımdan birinde miyim bilmiyorum. Bir kez daha uyandığımda seni görmemeyi kaldırabilir miyim bilmiyorum Harry." dedim gözümden bir damla akarken. Eli yüzümü bulduğunda başımı kendisine doğru çevirdi.

"Rüyan buluşabildiğimiz tek yerdi. Sana bu aynadan seslenip durdum...ve bir kez sen bunu duydun."

"O gerçek miydi?" dedim gözyaşımı temizlerken. "Sen... sen yaşıyordun. Seni kurtarmamı bekliyordun."

Başını aşağı yukarı sallarken yüzümdeki elini elime indirdi. "Kurtarıyorsun zaten. Buradan çıkacağımı biliyorum Herm. Ve beklemeye devam edeceğim."

MERCY | TomioneWhere stories live. Discover now