I| persistent pain

1.3K 109 24
                                    

Her zamanki sabahlardan biri gibi görünen ama asla öyle olmayan, kaderi değiştirecek bir sabahtı. Evlerine gelen yabancının ilerleyen yıllarda kral olacak bir prens olduğunu o gün bilmiyordu. Gelen gencin bir prens olduğunu kim düşünürdü üstelik? Üzerinde eski ve yıpranmış kıyafetler giyen normal birisiydi. Ama onun gözlerindeki ışıltıyı gördüğü o ilk anda bu gencin yaşadığı köydeki diğer insanlardan çok farklı olduğunu anlamıştı. Dudaklarında oluşan gülücük, yaz güneşi gibi insanın içini ısıtıyor ve güven veriyordu.

"Çevredeki herkes senin en şifalı parmaklara sahip olduğunu söyledi."

Jocelyn'in ondan duyduğu ilk şey bu sözler olmuştu.

Gülümsediğinde kollarını birbirine bağlayarak kalçasını çeşitli kurumuş otlarla dolu olan masaya yasladı.

"Doğru duymuşsun."

Çocuk da gülümserken samimiyet dolu gözleriyle kızı inceledi. "Beklediğimden daha gençsin."

"Nasıl birisini bekliyordun?"

"Tanıdığım bütün şifalı eller buruşuk kadınlardı... Kaç yaşındasın?"

"On altı." dedi Jocelyn. Tek kaşını kaldırarak o da bu yabancıyı süzmüştü. "Sen de çok yaşlı sayılmazsın."

Prens de henüz on sekiz yaşındaydı.

"Beni tedavi edecek misin?"

"Önce sorununu söylemelisin."

"Sırtım," dedi genç. "Sırtımda durmadan ağrıyan bir yer var. Bazen geceleri beni uyutmuyor."

Jocelyn şifalı parmaklarına güveniyordu. Şişelere konulmuş yağlarına bakarken gence gömleğini çıkararak odanın ortasında bulunan uzun ve boş masaya uzanmasını söyledi. Dediği yapılırken kendisi de çeşitli yağlara baktı ve lavantayı aldı. Bunun iyi geleceğini biliyordu.

Göğüs üzeri uzanan gencin kendisini izlediğini gördüğünde şişenin tıpasını açarak masanın hemen yanına doğru yürüdü.

"Eğer bu gece hiç uyanmadan sabaha varırsam seni zengin edebilirim."

Alayla gülmüştü. "Beni zengin etmeden önce kendine yeni bir gömlek alman daha iyi olur."

"Sayısız gömleğim var. Bunları giymek benim tercihim."

"Öyle mi?" Birkaç damla yağı parmaklarına damlattı. "Neredeyse önemli birisi olduğunu düşünmeye başlayacağım."

Genç çocuk da gülmüştü. Zaten o dudaklara hep bir tebessüm hakimdi. İlgili bir şekilde "Adın nedir?" diye sordu kıza.

"Jocelyn. Senin?"

Yalan söyledi. "Theo."

Yağı ellerine iyice yedirdiğinden emin olduktan sonra parmakları pürüzsüz bir tene sahip olan Theo'nun sırtında gezintiye çıktı. Tuhaftı. Onun yaşındaki gençlerin derilerinde her daim bir yara izi bulunurdu. Bunu düşünmeye fırsat bile bulamadan parmak uçları doğruca iki kürek kemiğinin arasında kalan küçük şişliği yakaladı. Theo'nun sırtı anında gerginleştiğinde aynı zamanda nefesini tutmuştu.

jocelyn • zmWhere stories live. Discover now