VI| sometimes love is not enough

581 93 15
                                    

Son günlerde alışkın olduğu mide bulantıları tekrar kendisini gösterdiğinde elini hafif bir şişkinliğe sahip karnına götürdü. Orayı okşarken aynı zamanda gözlerini çevrede gezdiriyor ve neredeyse iki aydır görmediği prensi bekliyordu. Neler olduğundan habersizdi. Daha önce hiç bu kadar uzun bir süre başkentte kalmamıştı ve kalbini huzursuz eden bir duygu vardı. Ama bir yandan da mutluydu. Gölün orada buluşmak istediğini belirten notunu gördüğü anda yaptığı her şeyi bırakarak buraya gelmişti. Epeydir beklediği için biraz üşüse de sorun değildi, kışı seviyordu ne de olsa. Kar taneleri böylesine güzel süzülürken üşümeyi dert etmemeliydi.

Adım sesleri duyduğunda heyecanla ayağa kalkıp arkasını döndü. İşte tüm zarafetiyle orada, kendisine doğru geliyordu. Sevinçle ileri atılıp aralarındaki mesafeyi kapattığında kollarıyla onu sıkıca kavramıştı. Ne var ki, prens bu sarılışa karşılık vermedi. Jocelyn bunu fark etmemişti bile.

"Çok uzun zamandır seni bekliyordum. Neden bu kadar geciktin?"

Kollarını ondan uzaklaştırıp geri çekilse de elleriyle prensin ellerini tuttu. Ama Zayn ellerini geri çekip gözlerini kaçırmıştı. Jocelyn'in tebessümü anında kayboldu. Bir şey olduğu belliydi ve kötü bir haberi duyacak olmak onu şimdiden endişelendirmeyi başarmıştı.

"Babam yakında ölecek." dedi Zayn. Sesi hiç olmadığı kadar mesafeli, yüzü donuktu. Dudaklarında her daim gülücük olan adam ölmüştü sanki.

"Beni çağırma sebepleri buymuş."

Gülümsemeye çalışarak bir kez daha onun ellerini tuttu ve "Üzülme." dedi. "Babanla ilgilenen şifacıların çok iyi olduğuna eminim."

Prens başını iki yana salladı. "Öleceğini söyleyen şifacılardı."

Ellerini tekrar bıraktığında Jocelyn'in gözleri doldu. İçten içe birazdan olacak şeyi biliyor ama bunu inkar ediyordu. O böyle birisi değildi. Olamazdı.

Yüzünü göle çevirip "Bu ilişkiyi bitirmek ikimiz için de iyi olacak." dedi Zayn. Sözleri çoktan derin yaralar açmıştı.

"Beni bırakmayacağını söylemiştin." Sesi gittikçe zayıfladı, duyulamaz bir hale geldi. Kalbinin etrafını gerçekten farksız bir ateş sarmıştı. Bu ateş parmak uçlarına kadar onu titretti. Uyuşmuştu. Gerçek olamaz, diyordu durmadan içinden. Gerçek olamaz. Bu gerçek değil. Sadece bir kabus.

"Düşünmeden söylediğim sözcüklerdi. Üstelik... Yakında evleneceğim. Dediğim gibi, ayrılmak ikimiz için de iyi olacak."

Korkunç bir darbe daha aldı. Nasıl ayakta durabildiğini bilmiyor olsa da dizlerindeki titremeyi hissedebiliyordu. Gözyaşlarını nasıl tutabilirdi ki? Her şey elinden alınmıştı, tüm hayatı.

"Neden gözlerime bakmıyorsun?"

Göldeki bakışlarını zorlanarak Jocelyn'e çevirdi. Genç kızın gözyaşlarıyla parlayan gözlerini gördüğünde kendisinin de gözleri doldu fakat yüzünü eğerek bunu gizlemeye çalıştı.

"Gözlerime bak."

Yüzünü kaldırmayı denedi bir kez daha. Hayran olduğu yeşil gözlere baktığında ağlamamak için adeta direnmişti. Oysa her şeyi hemen bitirmeyi planlamıştı. Ona bunları söyleyecek ve cevap vermesine izin vermeden geri dönecekti. Sadece bir mektupla da bitirebildi ya da hiçbir şey yapmadan... Ama bu ona yapacağı korkunç bir saygısızlık olurdu.

"Artık beni sevmiyor musun?" diye sordu Jocelyn.

"Bazen sevgi yeterli olmaz."

jocelyn • zmWhere stories live. Discover now