V| unforgettable truth

553 88 9
                                    

"Yarın sabah yola çıkacağım." dedi Zayn. Parmak uçlarını Jocelyn'in pürüzsüz göğsünün üzerinde gezdirdi.

"Neden?"

"Saraydan bir mektup aldım. Sadece gelmem gerektiği yazıyordu."

"Buraya ne zaman döneceksin?"

"Bilmiyorum ama en kısa zamanda dönmeye çalışacağım."

Kızın yumuşak dudaklarına uzun bir öpücük bırakıp geri çekildiğinde başını eline yaslayarak onu izlemeyi sürdürdü. Özellikle çıplakken onu izlemekten çok hoşlanıyordu.

"Beni bekleyecek misin?" diye sordu sırıtarak.

Jocelyn de ona eşlik etti. "Bilemiyorum. Peşimde dolanan ısrarcı adamlardan birisiyle evlenebilirim. Acele etsen iyi olur sevgili prensim."

"Evlenebilirsin, öyle mi?" Göğsündeki elini aşağılara indirerek kalçasını okşadı. "Belki ben de savaşırken ölürüm."

Jocelyn'in dudaklarındaki tebessüm solduğunda "Savaş mı?" diye sordu huzursuz bir sesle.

Zayn omzunu silkti ve gözlerini kaçırdı. "Belki de beni çağırmalarının sebebi budur. Yakında savaşın çıkacağı belli. Sınırdaki güçlü ailelerin arasında sorunlar var."

Jocelyn daha da büyüyen huzursuzluğu ile elini onun sakallarının üzerine yerleştirdi. Savaş zamanlarından nefret ediyordu. Bundan altı yıl önceki savaşta genç erkeklerin evlerinden gidişini izlemişti. Kadınlar ve çocuklar onları çok uzun süre beklese de az bir kısmının geri dönebildiğini hatırlıyordu. Tabi savaşla birlikte gelen kıtlık da vardı.

"Savaşı sonra düşünürüz." dedi Zayn kızın yüzünü tekrar güldürebilmek için. "Bugün isim günün Jocelyn. Sana bir hediye bile getirdim."

"Gerçekten mi?"

Prens yatakta doğrularak yerdeki ceketinin iç cebinden saten kumaşla sardığı hediyesini aldı ve tekrar uzanarak hediyesini kızın eline tutuşturdu. Jocelyn heyecanla yatağında oturur bir pozisyon almıştı. Saten kumaşı hızlıca açıp karşısında gümüşten yapılma bir tarak gördü. Tarağın süslemelerinde inciler kullanılmıştı. O kadar güzel ve eşsizdi ki, hayranlıkla bir müddet sadece bunu izledi. On sekiz yıllık hayatında aldığı en güzel iki hediyeden birisiydi bu. Diğeri de Zayn'dendi zaten. Geçen seneki isim gününde kolay bulunamayacak kadar çok kıymetli otları Jocelyn için uzak diyarlardan getirtmişti.

Prensin sıcak elini çıplak sırtının üzerinde hissettiğinde taraktaki gözlerini kendisini izleyen gözlere çevirdi. Birbirlerine uzunca bir süre baktılar. Bu bakış ruhlarına kadar uzanabiliyordu artık.

Tarağı yatağa bıraktığında prensin üzerine çıkarak dudaklarını onunkilere bastırdı. Sevgiyle öpüşmüş ve dokunuşlarıyla bir kez daha aşkın doruklarına tırmanmışlardı.

•••

Kraliçe Louisa, kral kocasının odasına girdiğinde onu kağıda bir şeyler yazarken bulmuştu. Reverans yaptıktan sonra ellerini önünde birleştirerek zarif adımlarla kocasına doğru yürüdü. Kral ise başını kaldırıp ona bakma ihtiyacı hissetmemişti.

"Seni rahatsız etmiyorum umarım?" dedi yumuşak bir sesle.

Kalemini mürekkebe batırıp kağıda yazmaya devam etti. "Ne için geldin?"

Louisa birbirine bağlı olan parmaklarını sıktı. Saygısını bozmak istemiyordu.

"Oğlumuz Leo'nun isim günü yaklaşıyor. Onun için büyük bir kutlama yapmak istiyorum."

Kral omzunu silkti. "İstediğini yapabilirsin."

Onaylar anlamda başını sallarken umut içinde dudaklarını araladı. "Biraz bahçede yürümek ister misin? Sonunda güneş kendisini gösterdi. Yürümek için mükemmel bir hava var."

"Meşgul olduğumu görmüyor musun?"

"Gördüğüm tek şey berbat bir koca olduğun sevgilim."

Kağıttaki gözler sonunda kraliçeye kalktığında Zayn tüy kalemini bırakarak sandalyesine yaslanmıştı.

"Unuttuğun gerçeği sana tekrar hatırlatacağım." dedi acımasız bir şekilde. Kraliçenin kalbinin ne hale geleceğini asla umursamamıştı. "Seninle evlenmemin tek sebebi savaşı durdurmaktı. Hiçbir zaman güneşli bir havada yürümek gibi bir derdim olmadı, anlıyor musun?"

Louisa'nın gözleri öfkeyle yanıyordu. Hırsla dolu ama aynı zamanda acı içinde titreyen sesiyle "Niye sevmiyorsun beni?" diye sordu. "Neden sevmek için çabalamıyorsun?"

Oturduğu yerden ayağa kalktığında sırtını kraliçeye dönerek pencereye doğru ilerleyecekti ama Louisa ileri atılıp onu kolundan yakalayarak kendisine çevirdi.

"Neden sevemiyorsun? Senin için yapabileceğim her şeyi yaptım. Kalbimin tamamı sana aitti. Kollarına senin kadar güçlü iki oğlan verdim. Fahişeden peydahladığın o piçin annesi olmamı istediğinde bile bunu kabul ettim!"

Yanağına aldığı sert bir darbenin sonunda sözleri kesildiğinde başı yana savrulmuştu. Gözyaşları akıyor olsa da dudaklarında kocaman bir gülücük vardı. Cesur bir şekilde toparlanıp gözlerini tekrar öfkeli krala dikmişti.

"Konu o ve oğlu olduğunda senin için başka hiçbir şeyin önemi yok, değil mi?"

"Tüm bunları en başındayken kabul etmiştin."

Henüz veliaht bir prensken, Louisa onu gördüğü ilk günü hatırlıyordu. Genç bir kızdı. Onun gibi bir prensle evlenecek olmanın mutluluğuyla yanıp tutuşuyordu adeta. Tanışmak için konuştuklarında heyecandan neredeyse bayılacaktı. Ve sonra Zayn'in dudaklarından o sözcükler dökülmüştü: Seni asla sevmeyeceğim. Bu gerçeği unutma.

Unutamamıştı.

"Peki ya çocuklarım? Onları da o kadının çocuğu kadar seviyor musun?"

"Elbette." dedi Zayn.

Kraliçe hiddetle "Yalan söylüyorsun!" diye bağırdı. "İkisine de Jonah'a baktığın gibi hiçbir zaman bakmadın. Jonah'a dokunurken yüzünün aldığı o şekli, dudaklarındaki tebessümü hiç gördün mü? Ya o kadın? O kadın etraftayken titreyen ellerini hiç hissetmedin mi? Neden onu seviyorsun? Neden o, söyle. Ellerinde hayat olduğu için mi?"

Louisa bunu asla anlayamayacaktı. Jocelyn o zarif elleriyle Zayn'e sadece şifa vermemiş, ruhuna dokunmuştu. Ve şimdi ruhu o kadar derinlerdeydi ki, kimse onu bulamazdı. Zayn bile bulamıyordu.

Cevap alamayacağını anlayınca ellerinin tersiyle gözyaşlarını sildi.

"Onun öleceği günü sabırsızlıkla bekliyorum." dedi nefret akan dudakları.

İlk kez gerçek bir duygu belirtisi gösteren Zayn öfkeyle yanan gözlerini kraliçeye sapladı. "Seni kendim öldürürüm."

"Biliyorum sevgilim. Korkma, ona ya da oğluna asla zarar vermem. Seni tamamen kaybetmek gibi bir amacım yok. Ebediyen birlikte olacağız."

Kraliçe onu selamladı ve arkasını dönerek kapıya yürüdü. Dudaklarındaki zarif tebessümüyle hiçbir şey olmamış gibi dışarı çıkmıştı.

jocelyn • zmWhere stories live. Discover now