VII| birth and death

869 130 71
                                    

"Jonah." diye fısıldadı gülümseyerek. Az önce ilk kez kollarına aldığı bebeğinin adı buydu. Ölen babasının adını vermişti.

Mutluluk gözyaşları çenesine doğru süzülürken aylar sonra dudaklarının arasından bir gülücük sesi yükseldi ve bebeğinin alnına bir öpücük kondurdu. Kokusu cennetten farksızdı. Ve öylesine güzeldi ki, daha önce böyle bir sevgi hissetmediğini anladı.

"Melek gibi." demişti onları izleyen Romy. Hayranlıkla Jonah'a bakarken onun da dudaklarında bir tebessüm vardı. Bu tebessüme samimiyetle karşılık verdi Jocelyn. Yalnız geçirdiği bu hamilelik sürecinde tanışalı birkaç ay olmuş olan Romy ona her daim yardım etmiş, yanından ayrılmamıştı. Oysa o kızı Zayn'in gönderdiğini hiç bilemeyecekti. Küçük evinin etrafını kılık değiştirmiş muhafızlarla donattığını, orada her an hazırda bekleyen şifacı bir adamın olduğunu hiç bilmeyecekti.

Romy elindeki bez ile Jocelyn'in terden nemlenmiş alnını nazikçe sildi. Acı verici ve kanlı bir doğumdu. Ama hiçbir acının sonu böylesine güzel olamazdı.

"Sana su getireyim." diyen genç kız heyecanlı adımlarla odadan çıktığında sevinç içinde tekrar yüzünü bebeğine eğdi ve onu bir kez daha öptü. Bu uzun hayatta artık sadece ikisi olacaktı. Öylesine umut doluydu ki, bebeğiyle birlikte her şeyin yoluna gireceğini düşünmüştü.

Kapının açıldığını duydu. İçeriye doğru yavaş bir adım atılmıştı. Romy'nin geldiğini düşünerek başını kaldırdığında yeni kralla gözleri buluştu. Dudaklarındaki tebessüm anında soldu ve gözyaşları gözlerine hücum etti. Onu birkaç aydır görmüyor olmasına rağmen nasıl böylesine değiştiğini anlayamadı. Yüzündeki kemikler belirginleşmiş ve sakallarını uzatmıştı aynı zamanda. Ama bakışları... Gözlerindeki parlaklık gitmiş ve oraya ölü bir adam oturmuştu. Birkaç yıl yaşlanmıştı sanki, eskiden tanıdığı o adamla hiçbir ilgisi yoktu.

Üzerinde ise krallara yakışır bir kıyafet taşıyor ama bunu giydiği siyah ve sıradan bir pelerinle gizliyordu. Elini kaldırarak pelerininin başlığını geriye iterken gözleri kucağındaki bebeğe kaydı. Jocelyn de yüzünü bebeğine eğdi. Onu sıkıca tutuyordu.

"Neden geldin?" diye sordu ona bakmadan.

Yatağa doğru adımlar attığını işitti.

"Görmek istedim."

Yatağın kenarına oturduğunda bebeğe yaklaşarak yüzüne baktı. Annesine benziyordu... Ve kral aylar sonra ilk kez gülümsedi.

"Çok güzel." diye fısıldamıştı uyuyan oğlunun yüzünü izlerken.

Jocelyn sevinçle güldü. Farkında olmaksızın gözyaşları yüzündeki tere karışıyordu.

"Adı Jonah."

"Jonah."

Ellerini iki yana açtığında Jocelyn tereddüt etmeden bebeğini babasının kollarına bırakmıştı. Yüzünü bebeğine doğru eğerek o da annesi gibi alnına bir öpücük kondurdu. İçinde tarif edilemez duygular yaşıyordu.

Bebeğini daha sıkı tutarak ayağa kalktığında Jocelyn şaşkın bir halde "Ne yapıyorsun?" dedi.

"Oğlumu saraya götüreceğim."

Duyduklarına inanamamıştı. Dehşet içinde yataktan fırladığında acıyla inleyip karnını tuttu. Sancıları hala kesilmemiş ama umursamadan "Hayır!" diye bağırmıştı. "O benim bebeğim. Annesinin yanında büyüyecek. Bebeğimi ver!"

Jonah'a ulaşmaya çalıştığında Zayn onu kendisine çekip geriye doğru bir adım attı.

"Onu bir prens olarak büyüteceğim. Sefalat içinde geçen bir hayat yaşamayacak."

jocelyn • zmWhere stories live. Discover now