10

4.6K 454 67
                                    

"Ikiniz neredeydiniz de beraber geldiniz?" Yoongi, Jin'in ilacını açarken sormuştu Jungkook ve Taehyung'a. Jin hala akşamdan kalma halinden kurulamamış halde şişeye uzanırken dün akşam gördüklerinin hangisi hayal hangisi gerçek ayırmaya çalışıyordu. Hayal olduğunda sabitlemişti fikrini çünkü... yani ikisi kardeş misali büyümüştü.

"Okulunun yakınında işim vardı, Taehyung'u da aldım. Hala enkazı mı toparlıyorsun?"

Taehyung hemen peşinden eklemişti. "Jin umarım Namjoon'u aramışsındır çünkü dün akşam fazla ümit verdin"

"Oh, gerçek miydi o?" Jin boş şişeyi masaya bırakıp telefon rehberini açmış ve hızla aşağı kaydırmıştı. Cidden de ekliydi numarası. "Lütfen akıl mantık çerçevesinde konuştuğumu söyler misiniz?"

"En son bana Jungkook ve Taehyung'un öpüştüğünü söylüyordun. Taehyung'un beta, Jungkook'un delta olması dışında karışıklık yok tabi" Yoongi duraksayıp hemen devam etmişti. "Alınma Taehyung, çocukluk arkadaşım olmasan yine de yürürdüm sana, Tanrı gibisin"

"Ne kadar da açık sözlüsün sen" Jungkook gözlerini kısarak söylemişti. Tabi ki sinirli değildi ama onu bile istemsizce tehdit algılamıştı.

"Hepiniz gelmişsiniz" Jimin masaya otururken hepsi aynı şeyi düşünmüştü, en geç gelen hep o oluyordu.

"Seni göremeyince Yoongi'nin dün gece seni yemiş olabileceğini düşündüm" Jungkook masanın ortasındaki gazozlardan birini açıp Taehyung'a vermiş, sonrakini kendine almıştı.

"Iyiyim," gülmüştü ama birden suratını buruşturdu. "Sadece başım çok ağrıyor bugün. Erkenden eve gidip dinlenmek istiyorum"

"Gelmeseydin ya hiç, eve daha çabuk geçerdin" Yoongi göz gezdirmişti onun üzerinde.

"Annemleri biliyorsun, evde olduğu yok. Hem yalnız kalmak istemedim hem de hava iyi gelir diye düşündüm ama evet, keşke gitseydim"

"Seni bırakayım, hatta Jin de eve gidecekse-"

Jin elini hayır anlamında salladı. "Ben buradayım onu bırak sen"

"Pekala, görüşürüz o halde. Gel hadi Jimin"

Ikisi gidene kadar sessiz durmuştu Jin. Kimsenin konuşmamasını fırsat bilerek, sessizliği bölen de yine o olmuştu. "Anlatın"

"Aklından geçeni okuyamayız. En azından kendi adıma ben okuyamam, açıklaman lazım" mutlu mutlu yudumlamıştı gazozunu.

"Ikiniz. Aranızdaki şeyi anlatın, benden önce birisi duyarsa boğarım çünkü ikinizi de" Jin masanın üstündeki boş şişeyle oynarken Taehyung, başını eline dayamış ve Jungkook'a bakmıştı.

"Canım çilekli tart istiyor"

"Taehyung!" Jin huysuzca sesleniyordu artık. "Ciddiyim, dünü kafamda mı kurdum bilmiyorum ama düşünürken delireceğim"

Taehyung parmaklarını çenesine vururken aklı gerçekten tarttaydı. Bu yüzden Jungkook konuşmak zorunda hissetmişti. "Biz sevgili olmaya karar verdik"

Jin şişeyi bırakıp tek kaşını kaldırmıştı. "Flörtten ibaret değil yani, siz basbaya...- ben de seni okuldakilere eş yapmaya çalıştım tabi... aptal kafam."

"Gerek yoktu çünkü Taehyung zaten beta değil. O olmasaydı başkasının da eşim olması... bilmem, çok mümkün değil gibiydi. Vita olduğunu bana Danimarka'ya gitmeden önce söylemişti"

Jin'in gözleri mümkünmüş gibi daha da büyüdü. "Hadi be, bu çok havalı. Bakayım" Masanın üzerinden hevesle eğilmişti Taehyung'un üstüne.

Taehyung iç çekip ona baktı ve bir şekilde düşüncelerine odaklanmaya çalıştı.

Ben ikinizin düğününde ağlamadan nasıl duracağım ki?

Taehyung fazla odaklanamamıştı çünkü onun aklından geçen saçma düşünceye gülmekle meşguldü.

Ama Jin onun irislerinin rengini yakalamıştı. "Birbirinizi bu kadar kolay bulmanız gerçekten mucizenin başka bir boyutu olmalı ama... madem Taehyung gitmeden önce biliyordun, neden engel olmadık? Bu şans oyunu değil ki, ben bir sürü alfa bulabilirim ama senin eşin o"

"Lütfen didikleme" Jungkook iç çekti.

"Didiklemiyorum, çığlıklarımı içimden atacağım- ah Namjoon. Namjoon'u aramam gerek. Ne diyeceğim peki?" Telefonunu eline alıp panikle masadan kalkmıştı.

"Merak etme tart alacağım sana" Jungkook gülerek söylemişti çünkü aklı fikri yemekte olan biri oturuyordu karşısında.

***
"Jimin" Yoongi kapıyı tıklamıştı, tuvalette bayılıp kaldığından çok korkuyordu çünkü bir süredir ses vermiyordu kendisine.

"Yoongi" Yoongi ses verdiği için rahatlamıştı ama Jimin yine de kapıyı açamadı. "Ben bastırıcı almayı unuttum bu ay- kızgınlık dönemim benim" sesi o kadar cılız gelmişti ki Yoongi zar zor yakalayabildi kelimeleri.

Eğer o kızgınlığa girerse, kendi feromonları da düşünme yetisini engellerdi. "Şimdi alsan etki etmez mi? Hemen getirebilirim"

"Bir hafta önceden almam gerekirdi, aklıma bile gelmedi" yere oturmuş ve başını ellerinin arasına koymuştu. En son istediği şey buydu şu anda.

"Jin ya da Taehyung'u arayayım ister misin?"

"Yoongi, sen gitmesen? Tek kalmak istemiyorum"

"Onlar gelene kadar beklerim? Aksi kurda kuzu teslim etmek gibi olur"

"Öyle mi olur?" Jimin kazağının kollarını avuçlamıştı bu sefer. Asıl ihtiyacı olan şey bir alfanın feromonlarıydı çünkü ancak bu şekilde kendi dengesi toparlayabilirdi. Ya da sadece birkaç gün kendini eve kapayıp kavranmalıydı.

"Olmamasını isterim ama... itiraf edeyim Jimin gerçekten şu an baştan çıkarıcı kokun. Bundan fazlası beni pek stabil tutamaz"

Jimin oturduğu yerde küçüldükçe küçülüyordu.

"Kapıyı açmak ister misin?"

"Kendini kontrol edebilecek misin?" Sessizce sorunca Yoongi boynunu ovarak iç çekmişti.

"Ben hallederim bir şekilde" halletmeyi de umuyordu. "Sen çık dışarı, orada oturamazsın"

Kızgınlık dönemi = kedilerin mart ayı. Mrr mrr. Açıklamaya kelimelerim yetmiyor

I See You Across The Street | Omegaverse Taekook (Yoonmin&Namjin)Where stories live. Discover now