26

1.4K 136 120
                                    



Aradan 24 saat bile geçmemişken, Jongin deli gibi Sehun'u özlüyordu. Bir yıl nasıl dayanmıştı bu işkenceye hiçbir fikri yoktu ama onu tekrar gördükten sonra, tekrar dudaklarını hissettikten sonra tekrar bir yıl daha dayanmasına imkân yoktu. Her ne kadar aksini düşünmek istese de o, o kadar güçlü değildi. Bu yüzden de diğer sabah ilk işi yine Baekhyun'un odasının kapısına dayanmak olmuştu. Baekhyun'un kafede olduğunu biliyordu, tıpkı şu an Sehun'un onun odasında olduğunu bildiği gibi. Fakat ne kadar kapıyı çalarsa çalsın açan olmadı. Bu Sehun'un kendince saklanma yöntemiydi.

"Sehun?" Birkaç kere seslense de geri dönüş alamamıştı. Cebinden telefonunu çıkarıp numarayı çevirdiğinde, odadan duyulan zil sesiyle gülümsedi. O açmadıkça aramaya devam etti inatla, bu sırada kapıya da vurmayı ihmal etmedi. En sonunda Sehun daha fazla bu gürültüye dayanamayıp telefonu açtığında, "Ne var?" diyerek çıkışmıştı hemen. Sanki çocuk gibi saklanan kendisi değilmiş gibi ona azarlamaya çalışmıştı.

"Hey, beni görmezden gelmeye cidden kararlı mısın?"

Telefonun diğer ucunda Sehun'un derin bir nefes aldığını duydu ve daha sonra da keskin bir sesle, "Evet," dediğini. Sehun hakkında en çok özlediği şeylerin başında onun tripleri de vardı elbette.

"İkimizin tekrar konuşması için eğer yine bir dağ da baş başa kalmamız gerekiyorsa bunu yeniden yapabilirim. Emin ol bunu yaparım Sehun."

"Dağa çıktığında kar olacağını mı sanıyorsun aptal?"

"Eminim dünyanın bir yerinde şu an kışı geçiren ve dağı olan bir ülke vardır, İtalya nasıldı mesela?"

Sehun tekrar derin bir nefes alsa da bu sefer cevap vermediğinde, esmer olan omega "Ben de öyle düşünmüştüm," dedi daha yumuşak bir ses tonuyla. "Beni çok fazla bekletme. Sen istesen de istemesen de bu konuşmayı yapacağız."

Telefonu kapatıp son kez kapıya baktıktan sonra kafeye geri dönmek zorunda kaldı. Ama en azından diğer omeganın kaçacak daha fazla deliği olmadığını biliyordu.





Duş alıp banyodan çıktığında, belindeki havludan kurtulup hemen giyinmekti niyeti. Tüm dağınıklığın içerisinde kıyafetleri ararken, Chanyeol hala derin bir uykudaydı. Dün gece burada kalma konusunda oldukça inatçı olunca Jongin kabul etmek zorunda kalmıştı. Arkadaşının niyetinin farkındaydı, yanlış bir şey yapmaması için herkes adına gözünü onun üstünde tutuyordu. Fakat şu an o horlayarak uyurken, Jongin de buradan sıyrılmanın peşindeydi.

Gözleri yatağın yanında duran dijital saate kaydığında, ekranda ki yeşil sayılar 07:10 gösteriyordu. Bu kadar dayanabilmesi bile mucize sayılırdı.

Temiz olduğuna emin olduğu bir tişörtü eline aldığında, zil sesini duydu. Chanyeol bu gürültüye homurdansa da uyunmamış, Jongin de arkadaşlarından birinin geldiğini sanarak öylece kapıyı açmıştı direkt. Fakat tıpkı dün ve ondan bir önceki gün nasıl Sehun'u şaşırttıysa, bugün de diğer omega karşı atağa geçerek onu şaşırtmayı tercih etmişti. Jongin kapının önünde duran Sehun ile göz göze geldiğinde dejavu hissetmiş gibi oldu. Önce açık kalan ağzını kapattı, sonra da "Ben de yanına gelecektim," diyerek mırıldandı. Diğer omeganın gözlerinini bir an için çıplak ve ıslak olan göğsünde dolaştığını fark etse de hemen geri gözlerine çıkmış, rahatsız olmuş gibi yerinde kıpırdanmıştı.

"Konuşabilir miyiz?" Usulca sormuştu soruyu.

Jongin içeriye geçmesi için kapıyı daha çok açtığında başını iki yana salladı. "Chanyeol'un horlamasını buradan duyabiliyorum. Baş başa olacağımız bir yere gidelim."

Bittersweet Tangerine // SeKaiOnde histórias criam vida. Descubra agora