08| Kontrol

10K 1K 1.3K
                                    

Kapıya doğru ilerleyen kalabalığın arasında Hyunjin yoktu. Bizimkilerin uzaklaşmasının verdiği rahatlıkla ChungHo boynumdaki bıçağı biraz olsun gevşetmişti. Tam o sırada bıçağı tutan el boynumdan tamamen ayrıldı. Bıçak yere düşerken Hyunjin ChungHo'nun kolunu ters çevirip karnına bir tekme atmıştı. ChungHo'nun bedeni geriye savrulurken Hyunjin'in elinde kalan kopuk kolu kesinlikle görmek istediğim bir manzara değildi. 

Midem ağıma gelirken bakışlarımı başka tarafa çevirdim. Jisung hemen yanıma gelip beni ordan uzaklaştırmaya çalışmıştı. Birkaç saniyeliğine duran çatışma eskisinden daha korkunç bir vaziyete bürünmüştü. Beni yarı çıplak görünce bana bir şey yaptıklarını sanmış olacaklardı ki eskisinden daha vahşice saldırıyorlardı. Artık etraf sadece kan ile değil, kopuk uzuvlarla da doluydu. Daha fazla dayanamıyordum.

'Durun...' diye fısıldadım kendi kendime. 'Hadi Felix' dedi Jisung beni kapıya doğru çekiştirirken. 'Bırak beni!' Neden bağırdığım veya Jisung'u neden ittiğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. 'Durun artık!' Sesim salondaki çığlıkların arasında hiç duyulmuyordu bile. Vahşet tüm hızıyla devam ediyordu. Odada kırmızıya bürünmemiş tek bir yer kalmayana dek devam edecek gibilerdi. Odada dirilerden çok ölüler, oksijenden çok kan kokusu vardı.

'SİZE DURUN DEDİM!'

O an hepsi durdu, bütün gözler bana çevrildi. Kimse kılını dahi kıpırdatmadı. Ben izin vermesem nefes bile almayacak gibi bir halleri vardı. Odada hareket eden tek bir canlı yoktu. Az önce acıdan çığlık çığlığa bağıranlar, acı hale yerinde olmasına rağmen şimdi sesini çıkartmıyordu. 

'Felix...' diye fısıldadı Jisung. 'Felix sen bunu nasıl yaptın?'

Başım ağrımaya başlamıştı. Sanki tüm gücümü harcamış gibiydi. Ayakta durmayı geç, gözlerimi açık tutacak mecalim kalmamıştı.

▪▪▪

'Uyanıyor...'

Gözlerimi araladığımda tavandaki ışık Gözlerimi kamaştırdığı için birkaç kez kırpıp tekrar açtım. 'Beni duyuyorsun değil mi Felix?' Bakışlarım yatağımın başında bekleyen Changbin'e çevrildi.  Kolumdaki seruma ve onun üstündeki doktor önlüğüne bakılacak olursa hastanedeydim.  Neden, nasıl veya ne zamandır diye sormayın çünkü bende bilmiyordum. 

'Ne işim var benim burda?' Dedim doğrulmaya çalışırken. Changbin engel olup beni yerime geri yatırdı.  'Daha yeni Uyandın.  Hemen kalkma. Nasıl hissediyorsun? Baş ağrısı, mide bulantısı,  nefes darlığı yada görme bozukluğu falan var mı? '

'Sadece...başım ağrıyor...Çok fazla' kelimeleri güçlükle bir araya getirenilmiştim. Hiçbir şey hatırlayamıyor, düzgün düşünemiyordum. Sanki kulağımdan beynime bir bıçak sokuyorlardı.  

'Pekala. İlaç vereceğim sana.  Daha fazla dinlenmeye ihtiyacın var. Gerçi çoktan bir hafta oldu bile...'

Changbin gittikten sonra gözlerimi kapatıp tekrar uykuya daldım.  Şimdi uyusam böyle aralıksız bir yıl yatabilirim gibi geliyordu. 

Saçlarımın hafifçe hareket ettiğini hissetmemle Gözlerimi açmam bir oldu. 'Hyunjin...'

Bir eli saçlarımın arasındayken diğeri elimi tutuyordu. 'Daha ne kadar uyumayı planlıyordun? ' dedi hüzünle karışık bir alayla. Yorgun bakışlarımı ona çevirdim. 'Hala uykum var...' diye mırıldandım.  'Benimle uyu.'

Kelimeler aniden çıkmıştı dudaklarımdan. Neden böyle bir şey istediğimi bilmiyordum ama Pişman olduğum da söylenemezdi. Yatakta yana kayıp gelmesi için işaret ettim. Yanıma uzanırken başımı göğsüne yasladım.  Yağmur sonrası toprak kokusu o kadar huzur vericiydi ki bütün baş ağrım buhar olup uçmuştu. En çok ondan korkup, yine ona sığınmam komikti.

Omegaverse | HyunlixWhere stories live. Discover now