1.9

438 52 90
                                    

🌟 Yıldızlara dokunmak bu kadar zor olmamalı... 🌟

"İşte burası." diyor Jisoo, ardına kadar açık geniş kapının gerisindeki karanlığı göstererek.

İlk anda hiçbir şey seçemiyor gözlerim. Loş,cılız ışıkların yumuşatmaya çalıştığı kapkara, boğucu bir ortam. Jisoo elimden tutmasa asla yolu bulamayacağım.

"Ne biçim bir yer burası böyle!"
"Aydınlıktan girince böyle olur. Şimdi alışır gözlerin."

Dediği gibi, kısa sürede çevrede olup biteni görmeye başlıyorum. Alçak tahta masaların iki yanındaki sıralarda birbirine sokulmuş oturan birkaç çift var. Kapıda bizi karşılayan garsonun eşliğinde, salonun dibindeki kuytu köşeye doğru yürüyoruz.

"Geceleri göreceksin burasını, her akşam canlı müzik var!"
Bambaşka bir Jisoo oturuyor karşımda. Bir zamanların asi gençlerinin önde gelen temsilcisi sanki. Bana sorma gereği bile duymadan 'Buz gibi iki bira.' diyor garsona.

Kanımın hiç ısınmadığı bu ortamdan fırlayıp dışarıya çıkmamak için kendimi zor tutuyorum. Benim bu tutuk yabancılaşmış halime aldırmıyor bile Jisoo. Garsonun getirdiği bira bardağını yarısına kadar dikiyor kafasına.

"İç," diyor. "Anlatacaklarımı dinlemek için gerek duyacağın gücü toparlamana yardımcı olur."
Ne yanıt vereceğimi bilemeden, huzursuzca kıpıradnıyorum bulunduğum yerde.
"Merak etmiyor musun?" alaycı bir tavırla bakıyor yüzüme.

"Neden annemin olmadığını, neden babamın basıp gittiğini, neden böyle bir evde yaşadığımı, neden gözlerimin altlarının mor olduğunu?... Al işte... Öyle ayaküstü, baştan savma yanıtlarla geçiştireceğime, ta başından anlatayım ki beni anlayasın... Bu bir lokmacık Jisoo neler görmüş, neler yaşamış bilesin."

Biradan bir yudum alıp sessizce, heyecan ve merakla bekliyorum söyleyeceklerini.
"Duyacakların, pek iç açıcı şeyler değil. Korku filmlerinden fırlamış, dudağını uçuklatacak karelerle buluşturacağım seni."

Takındığı bu gizemli tavrın bilinçli mi, yoksa içinde bulunduğu ruh halinin doğal bir yansıması mı olduğunu kestiremiyorum.
"Hazır mısın dinlemeye?"
Hafifçe başımı sallıyorum.

" Annemle babam ayrıldıklarında üç yaşındaydım Rose... Üçlü beraberliğimizi anımsatan hiçbir şey yok kafamda. Bu birlikteliği yaşadığımızı gösterecek somut bir kanıta da sahip değilim zaten. Ne annemle babamın ortalarına girecek poz verdiğim bir fotoğraf  ne de o günlere ait birbirlerinden dinlediğim hoş bir anı..."

"Neden bu kadar büyütüyorsun?" diye araya girme gereği duyuyorum. " Annesiyle babası ayrılan tek insan sen misin?"

" O kadar basit değil!" diye küçümser bir tavırla gülüyor saflığıma. " Dinle bir... Bu ayrılığın nedenini bir sor bakalım çevrende gördüklerine benziyor mu?"

Babaannesinin anlattıkları düşüyor aklıma, o daha annesi yeni doğum yaptığında terk etti, hiç evlenmediler demişti. Ama Jisoo bambaşka şeyler anlatıyordu...

" Ailelerin çatırdamasındaki alışılagelmiş neden genellikle erkeğin kadını aldatmasıdır öyle değil mi? Bizimkisi tam tersi, aldatan annem! Henüz üç yaşındaki çocuğuna sarılması gereken kolların yabancı bir erkeğin boynuna dolanması, çok sık rastlanan bir durum mu sence?"

Meta || ChanroseTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang