love? (rosekook)

roseanne

etrafa göz atmaya başladım.
burası junkookun evi sanırım.koskoca evde kendi başına mı yaşıyordu? junkook yalnız mıydı? beni bu yüzden mi çizmişti?

aşağı kattaki kolidorda gezinirken başımı yana çevirdiğimde aynaya yansıyan görüntümü gördüm.
uzunca kendime baktım. kapanmak üzere olan gözlerim artık dayanamayınca üst kata çıktım ve junkookun yanına kıvrılarak uyudum.

~

*jungkook*

gözlerimi araladım ve saatin kaç olduğuna bakmak için arkamı döndüm.

suratımı dibinde bir yüz belirince korkarak doğruldum ve gözlerimi ovuşturarak tekrar baktım.

kaşlarım istemsizce çatılırken bir yabancının evimde ne işi olduğunu algılamaya çalışıyordum.

yatağımda ki bedenin yüzüne gelen saçları yavaşça çektiğimde rahatsız A sırt üzeri yatacak şekilde döndü.

tanıdık gelen yüzüne biraz yaklaştım. pürüzsüz bir cilde ve belirgin yüz kartlarına sahip bir yüzü dolgun dudakları ve hafif çekik  gözleri büyüleyici gözüküyordu.

pekala bu güzel kızın evimde ne işi vardı? ve nasıl girmişti?

kıza daha fazla yaklaştığımda kız gözlerini araladı ve beni yakınında görünce çığlık atmaya başladı.ne yapıcağımı bilemedim ve elimle azını kapattım.

susunca elimi yavaşça çektiğimde kız benim gibi oturur pozisyona geldi.

"junkook, beni korkuttun."

junkook mu? adımı nereden biliyordu?

"sen kimsin? ve adımı nereden biliyorsun?"

"beni nasıl hatırlamazsın? benim roseanne park chaeyoung"

tanıdık gelen isimle duraksadım ve çalışma masamın üzerindeki resmi aldım ve kızın suratının yanına koyup karşılaştırdım.

"A-ama b-u nasıl-"

"biliyorum şaşırdın fakat sana fırçayı veren kişinin herşeyi anlatması gerekliydi. sanırım benim bir insana dönüşeceğimden bahsetmemiş"

olanlara aklım alamazken
"buraya nasıl geldin?"
diye sordum.

"resimden çıktım" dedi.

ben hala şaşkınKen
"hadi hazırlan okula geç kalıcaksın."

dedi.anlaşıldı bu karekter benim herşeyimi biliyordu sanırsam

"herşeyimi nasıl oluyorsa bilebiliyorsun?"
diye sordum.

"junkook beni sen çizdiğin için herşeyini bilmem doğal değilmi sence?" dedi gülümseyerek.

gülümsemesi içimi ısıtıyordu ve daha önce duymadığım bir kokuya sahipti ve, ve bu koku muhteşem di.

~

çantamı kolumdan geçirdim ve kolumdaki saate baktım saat 2:30 tu ve okuldan çıkıyordum.

arabama bindim ve eve doğru sürmeye başladım.eve geldim ve anahtarı anahtar deliğine soktuğum an kapı açıldı.

karşımda roseanneyi görünce şaşırdım. onun burada olduğunu unutmuştum sanırım alışmam zaman alıcaktı.

kapının önünden çekilerek içeri girmemi sağladı.

~

avm den içeri girdik ve ilk gördüğümüz mağazaya girdik.
roseanne nin giyecek bireyi yoktu yada kullanabileceği bir eşyası yoktu.
bu yüzden alışverişe çıkmıştık.

roseanne eline birkaç kıyafeti almış ve bakın aya devam ediyordu.baktığı parçalara bir göz attım. kızın zevki bile benim hoşuma giden tarzdan Dı.

ona zaman kazandırmak için bende bireylere bakmaya başladım ve hoşuma giden bir elbiseyi elime alıp roseanne ye verdim.

roseanne şaşkınca bana bakarken "teşekkür ederim kook" dedi gülümseyerek. o kadar güzel gülüyordu ki gülümsemesi bana da bulaşmıştı.

roseanne kabine girip kıyafetleri denemeye başladı.

kolumdaki saate baktım. alt üstü bir elbise giyecekti ne diye bu kadar bekletiyor ki?daha fazla bekleyemedim ve roseanne nin kabinine girdim.

roseanne nin çığlık atacağını anladığımda hızla azını kapattım ve "benim roseanne" dedim. "neden bu kadar uzun sürdü giyinmen?" diye sorduğumda ise başını eğerek "fermuarımı çekeme-" sözünü yarıda keserek omuzlarını tutarak onu ters döndürdüm.

elimi fermuar getirdim ve yavaşça yukarıya doğru çektim.roseanne arkasına döndü ve gülümseyerek teşekkür etti. kızarmış yanakları ve kaçırdığı gözlerine baktım. tanrı aşkına bu kadar güzel çizmek zorunda mıydım?

arkadaşlar sizce nasıl gidiyo? biraz saçmaladım gibi. kusura bakmayın.

umarım beğenerek okursunuz.
değişik bir kurguya geldim bu sefer.

lütfen yorum yapın ve oy verin🙏❤️