GİRİŞ

88.7K 2.9K 1.6K
                                    

Merhaba, bu bir giriş bölümüdür.
Sizden ricam, sıkılsanız da okumaya devam etmeniz. Burası karakterimizin geçmişi, sonralarda kafanızın karışmaması için yazmak istedim.

Hepinize iyi okumalar dilerim<3

Bu kurgu, ana karakter kızımızın ağzından yazılıyordur. Bu bakış açısı sadece giriş bölümüne özeldir.,

"Anne!"

Küçük çocuğun canhıraş çığlıkları hastaneyi inletti. Hastanenin dışına savruldu çığlıkları. Çektiği acıyı herkes duysun istercesine çığırdı. Öyle bir çığlıktı ki bu, sanki onu öldürecek birini, kendisinden uzaklaştırmaya çalışan biriydi bağıran kişi.

Hayır aslında öyle değildi. Sadece annesine doyamayan, annesinin kollarında masallarla uyumak isteyen bir erkek çocuğuydu. Bu hastane duvarına bedenini emanet etmek istemeyen bir çocuktu. Yedi yaşında bir küçüğün isteyeceği en normal şeydi.

Hem o hiç büyük şeyler isteyemezdi ki mütevazi bir çocuktu o. Kendisine bayramlarda verilen küçük şekerlerden limonlu olanları çok sevmesine rağmen, hep annesiyle paylaşır, onun gözlerindeki mutluluğu görmek isterdi.Titrek nefesi zangır zangır titreyen dişlerine çarpıp dudaklarının arasından firar ettikten sonra amber rengindeki irislerini karşısındaki boş koltuğa tutundurdu. Aldığı titrek nefeslerin ona yetmediğini fark etti.

Bir an boşluğa düştü.O amber ne demek onu bile bilmiyordu ki!Annesi ona göz renginin onunkiyle aynı olduğunu söyler durur, onu gülümsetirdi. Annesine benzediğini bilmek ona hep güven verirdi. Soğuk kış gecelerinde bile gözlerinin sıcaklığı,güven veren bakışlarıyla küçük çocuğun adeta içini ısıtırdı Sezen.

Sezen, Akay'ın annesi.

Gözlerinin içinde titreyen irisleri tekrar taradı kasvetli hastane koridorunu. Göremedi o her gece uykuya dalmadan önce gördüğü gözleri. Minik elleri hayal kırıklığıyla gözlerini ovuşturup tekrar işe koyuldu. Gözünden kaçmıştır umuduyla tekrar taradı her yeri.

Çoğu boş koltuklar,hemen yanlarında olan çöp kutuları, çöp kutusuna başını dayamış bedeni yerinde olan ama çoktan ruhları onları terk eden insanları inceledi bir süre. Ayağa kalkmak istedi. Onların yanına gidip sorularını sormak istedi. Belki onlar verirdi, içinde yüzlere kez kendisine sorup yanıt alamadığı soruların cevaplarını. Parmak uçlarının iç kısmını soğuk zemine dayayarak destek almaya çalıştı. Zayıf bedeni sol elinden destek alarak doğrulurken, diğer eli soğuk duvardan destek aldı. Şimdi o korku ve hayal kırıklığıyla bakan gözleri yine etrafı tarıyordu. Göremedi.Bulamadı. Hissedemedi.

Gözlerinden taşan damlalar kendini belli etmek istercesine yanaklarından aşağı ard arda süzülmeye başladı. O kadar hissizdi ki,ağladığını bile dudaklarına değen tuzlu tat sayesinde anladı. Normalde olsa ağladığı için kendisine kızar ağlamasını hemen durdururdu. Ama bu sefer yapamadı.Kendisine kızmaya bile mecali olmadı. Tek fark edebildiği,içindeki acıyı dışa vurmak için hızla çoğalan iri damlalardı.

Minik elinin tersini yaşları durdurmak istercesine sertçe gözüne götürdü. Etrafı hâlâ bulanık gördüğünün bilincine varınca bu sefer daha sert bir şekilde her şeyi açıklığa kavuşturmak ister gibi bakan amberleri ovaladı. Böyle eline hiçbir şey geçmeyeceğini biliyordu.

Kafasının içinde tekrardan belirmeye başlayan soru işaretlerini yok etmek istercesine başını iki yanına hızlı hızlı salladı. Tam o an annesiyle daha önceden yaptığı bir konuşma gözlerinin önünde beliriverdi Akay'ın. Annesinin sesi o kadar netti ki beyninin içinde, bir an olsa bile yanında sanıp bakışlarını hemen yan tarafına çevirdi çocuk aklıyla.

GÜL AHKERİWhere stories live. Discover now