6

1.2K 184 248
                                    

Minho özel birşeyler hazırlayacağını söylediği için diğer günlere göre giyimime biraz daha dikkat ettim. Ne hazırladığını merak ediyordum. Pasta ve mumdan başka ne yapabilir ki diye düşünmekten kendimi alamıyordum.

Sonunda evden çıktığımda telefonum titremeye başladı. Minho.

"Jisung-ah nerdesin?"

"Yoldayım."

"Kafeye gel tamam mı?"

"Tamam."

Aşırı heyecanlı sesi beni de heyecanlandırıyordu. Minho uzun zamandır hissettmediklerimi hissettiriyordu. Hatta daha önce hissetmediğim şeyleri de hissettiriyordu. Ne olduğunu bilmesem de Minho bir süredir benim için özeldi ve öyle kalmalıydı. Beni değerli hissettiriyor, merak ediyor ve sevdiğini belirtmekten çekinmiyordu. Kim böyle bir insanı kaybetmek ister ki?

Kafenin önüne geldiğimde camlardan içeriye kısa bir bakış attım. Normal insanların oturduğu kafeydi. Gerçi ne bekliyorsam?

İçeri girip kafenin göze az batan taraflarında tek başına oturan hatta oturduğu yerde heyecanla kıpraşan Minho'yu gördüm. Tanrım, nasıl bu kadar tatlı olabilir aklım almıyor.

Yanına gidip geldiğimi belirtir sesler çıkardım. Beni görür görmez parlayan ve gülümsemekten kısılmış gözlerini gözlerime çevirip yerinden fırladı. Üstüme resmen atladığında bende ona sarıldım.

"Doğum günün kutlu olsun Jisung-ie!"

Gülmeden edemedim. Zaten ne zaman Minho'yu görsem gülmeden duramıyordum. Kısa bir teşekkür edip iki kişilik masa da karşısına oturdum. Dünden beri lafını ettiği 'doğum günü partim' bu muydu?

"Jisung-ah, sana birşey söyleyeceğim ama bu senin için güzel bir hediye olur mu bilmiyorum. Ama benim sana doğum günü hediyem bu olacak."

Şimdi gerçekten heyecanlanmıştım. Bedenimi ona yaklaştırdım ilgimi belirtmek için.

Eliyle garsona işaret verdikten sonra ufak ama tatlı doğum günü pastam gelmişti. Üstünde küçük palamut vardı nedenini anlamadığım bir şekilde.

"İyi ki doğdun Jisung, İyi ki doğdun Jisung..."

Bana ilk defa şarkı söylüyordu ama sesinin bu kadar güzel ve huzur verici olduğunu bilmiyordum. Kalbimin bir kez daha Minho için hızlandığını fark ettim.

Tam üfleyecekken elini dudaklarıma koydu. İçimde organlarım bu temas yüzünden yer değiştirirken o konuştu.

"Önce dilek dilemen lazım Jisung-ie."

İyi de ne dileyecektim ki? Biraz düşündüm. Şu hayatta vasıfsız olduğum için özellikle istediğim, hayalini kurduğum bir şey yoktu. Bir kaç saniye sonra gözlerim önümde oturmuş bana parlak gözlerle bakan çocuğa yöneldi. Gözleri, dudakları, gülüşü ,sesi, kalbi... herşeyiyle o kadar güzeldi ki uzun bir süre daha onunla kalmak istedim.

Upuzun bir süre daha Minho ile kalmak istiyorum.

Mumları üflediğimde Minho şap şap alkışlıyordu. Gözleriniz önüne getirin. Ne kadar tatlı olduğunu düşünebiliyorsunuz dimi?

Pastayı dilimleyip tabağımıza birer dilim aldık.

"Neli sevdiğini bilmediğim için çikolatalı aldım. Güzel mi?"

"Evet. Çikolatalı seviyorum zaten. Teşekkür ederim Minho. Uzun zamandır doğum günümü kutlamıyordum. Özel hissettirdi."

Utangaç gülümsemesini yüzüne yerleştirip gözlerini pastasına indirdi. Sesini temizleyip çatalını bıraktıktan sonra tabağını da kenara çekti. Benimde tabağımı kenara çektiğinde elini elime koydu.

Bugün bu kafeden kalp krizi geçirmeden sağ çıkabilirim diye umuyorum.

Konuşmaya başlayınca gözlerimi kenetlediği ellerimizden çekip ona yönelttim. Ellerimiz de çok yakışıyordu.

"Jisung bunu söylemem ne kadar doğru bilmiyorum. Daha yönelimini bile bilmiyorum ama şöyle ki..."

Diliyle dudaklarını ıslattı. Kalbim ağzımda atıyordu şu an. Bu bana kurulmuş bir komplo mu?

"Yani istersen bir daha görüşmeyiz. Seni zorla buluşmaya zorlayamam ama ben..."

O söylemedikçe kalbimin daha da hızlandığını hissediyordum.

"Lütfen benden nefret etme yani bilirsin toplum içinde benim gibi insanları dışlıyorlar ama yani..."

E yeter ama bayılayım mı şimdi illa?

"Minho söyler misin artık?"

"Uzun zamandır o parka senin için geliyorum aslında. Seni görebilmek için. Ama herşey beklediğimden daha farklı gelişti. Sadece seni merak etmiştim. Böyle olacağını bilmiyordum cidden. Nerden geldiğini bilmediğim bir cesaretle seninle tanıştım ve... yani ben arkadaş oluruz sanmıştım ama seninle zaman geçirip konuştukça şey oldu."

"Ne oldu?"

"Soru sorup durursan heyecanlanırım ama."

"Tamam birşey demiyorum devam et."

"Senden hoşlanmaya başladım."

Sonlara doğru sesi iyice kısılsa da duymuştum. Kalbimin neden böyle davrandığını anlamasam da bu beni kötü hissettirmemişti. Aksine bir yerlerde bunu gerçekten sevmiştim. Elimde olmadan ağzım dudaklarıma varana kadar güldüm.

Şu an kalbimden geçeni yapsam çok mu ileri gitmiş olurum bilmiyorum.

Heyecandan sürekli ısırdığı dudaklarına baktım. Sandalyemi onunkine yaklaştırdıktan sonra da elimi yanağına koydum. Bir cevabım yoktu. Daha ne hissettiğimi bile bilmiyordum. Sadece şu an tek yapmak istediğim benim için özel olan bu çocuğun dudaklarının tadına bakmaktı.

Koca gözlerini bana çevirdiğinde kısa bir gülümseme atıp dudaklarımızı birleştirdim. Çok geçmeden o da gözlerini kapatmıştı. Kafenin fazla köşe kısmında olduğumuz için pek göze batmıyorduk ve tabi ki işimize geliyordu.

Biraz sonra dudaklarımızı ayırdığımızda hala ne diyeceğimi bilmediğim için elim hala yanaklarındayken konuştum.

"Hep benimle kal, olur mu?"

Usulca kafa salladı. Birşeyler vardı içimde ama daha önce hissetmediğimden ne olduğunu anlamıyordum. Ama bir şekilde Minho, benim diğer insanlara karşı ördüğüm kalın duvarlarımı geçmişti. Başka da kimse geçemeyecekti.

Jisung ilk öpücüğünü Minho'ya verdiğini düşünüyordu. Evet ilk öpücüğünü Minho'ya o kafede vermişti ama o gün bugün değildi. O öpücüğün üstünden 1 yıl geçmişti.

Hyunjin girdiği kafede kardeşini arka taraflarda otururken gördü. Arka taraflara oturması iyi olmuştu. Eğer insanların görebileceği bir yere oturmuş olsaydı bu tuhaf hareketleri çok dikkat çekerdi.

"Jisung!"

"Abi?"

"Gitmemiz gerekiyor."

"Ama Minho ile oturuyoruz."

Hyunjin gözlerini sinirle kapattı.

"Jisung eve gitmemiz gerekiyor."

"Neden?"

"Çünkü seninle işimiz var."

Jisung gözlerini Minho'suna çevirdi.

"Gitmem gerekiyor."

"Önemli değil. Görüşürüz."

Gülüp abisinin yanına ilerledi.

Hyunjin bir an önce bu işe son vermesi gerektiğini düşünüyordu. Kardeşinin bir daha aynı şeyleri hissetmesini istemiyordu.

autumn story °minsung°Where stories live. Discover now