58. Bölüm(Hata)

428 18 45
                                    

Her bildiğimiz doğru mudur? Hep bilir miyiz ya da? Aşkı bilir misiniz? Aşkı kimse bilmez... Hissederiz ama bilemeyiz. Bir anda çıkıp insanın duvarlarını yıkan sert bir duygu... Tanımlanamaz bir duygu... Bilimsel bir kanıtı olmayan duygu... Mutluluğa boğan, hayaller kurduran bir duygu belkide... Aşk insanı çokk mutlu eder... Lakin mutlu ettiğinin birkaç misli kadar da acı çektirir...

*Ben bir kes sevmiştim, bedel ödemeye de hazırdım. Bu bedelin bu kadar ağır olduğundan kimse bahsetmemişti...*

*Bir aşka ne kadar zarar verebilirdi ki? Sadece iki kişiye mi... Bir aşk bulunduğu yeri de yakıyorsa çok kuvvetli olduğu kadar da ölümcüldür*

*İtiraf etmeliyim, o çok değerliydi... Ben kıymet mi bilemedim? Yoksa hayat mı kopardı onu benden? Yoksa çok acımasız bir aşk katili mi?*

*Kadersiz bir mahkum gibi sürükleniyorum bu hapisanede... Kalbinde*

--1 yıl önce--

-Ama ama çilekli sevmiyorum hatta nefret ediyorum inan ki.

-Peki tamam tamam ben yerim.

-Bi beni yemediğin kaldı zaten.

-Olcak olcak o da yakında.(Göz kırpar)

-Çok terbiyesizsin.(Kızarır)(vurur)

-Ne vuruyorsun yani yalan mı?

-Bö...böyle şeyleri ned...neden konuşuyoruz k...ki?

-Çok kızardın alev alacaksın diye korkuyorum shkdkwkdke.

-Aman ne komik. Herneyse... Çikolatalı istiyorum.

-İyi iyi bekle burda.

Dondurmacının önünde rüzgarda savrulan, diz kapağına gelen eteğini tutuyordu. Bir eliyle de saçlarını kulağının arkasına atmıştı önüne gelmemesi için. Elindeki birkaç poşet de savrulurken bir yandan da onları tutuyordu. Bu tatlı yaz sonu havası çok güzeldi.

-Geldin demek sonunda.

-Buyrun 'Çikolatalı' dondurmanız.

-Teşekkür ederim... Şu poşetlerin bir iki tanesini alsana.

-Ver ver... İlerdeki sahilde bir banka otururuz zaten hadi gel.

Yürürlerken yine rüzgar çıkmıştı.

-Kızım bu havada etek giymek nedir.

-Etek kısa olsa neyse. Uğraşamam senle of...

Yanına yaklaştı... Kulağına eğilip sesinin sert tonu, etkileyici bir biçimde kulağına üflendi adeta.

-Ben uğraşırım.

Gülümsedi. Ve hafifçe itti. Eli saçlarında kaldı ve okşadı.

-Bugün neden beni utandırıp duruyorsun? Kıpkırmızı gezmek istemiyorum.

-Ama utanınca çok masum görünüyorsun. Bunu çok seviyorum.

Gülümsedi ve elini saçlarından çekti. Yakındaki sahile geldiklerinde burada rüzgar daha şiddetliydi. Dondurmalarını zar zor yiyorlardı.

-Bak bak şurası boş.

Hemen o tarafa doğru gidip banka oturdular. Ellerindeki poşetleri bankın boş kısmına bıraktılar.

Sahilin esintisine karşı oturmuşlar ve o çalkantılı okyanusu izliyorlardı. Ellerineki dondurmaları yalarken birbirlerine yaslandılar.

-Elinde cidden iki dondurma mı var senin?

TOZLU AŞKWhere stories live. Discover now