55.Trabzon çıkarması...

2.5K 296 429
                                    

Keyifli okumalar.... Finale son 5 bölüm.☺☺

       Mert ekranda arayan 'Toprak Abi' ismini okuyunca Eylül’le göz göze geldiler. Telefonu gösterip salondan çıkarken Eylül ve onun arkasından da bütün Tim ayaklanıp peşine takıldı. Ne olduğunu anlamasalar da tatsız bir durum olduğu çok açıktı. Sakin bir alan bulduğunda aramayı cevapladı.

“Efendim Toprak Abi.”  Demişti de karşısında delisi coşmuş bir tondan
“İSTE ULA KIZI VERECEĞİM!” yanıtını beklemiyordu.

      Duyduklarını onaylatmak ister gibi
“Nasıl? Anlamadım abi...” diye tekrar sordu.

Bu sefer telefonu kulağından uzaklaştıracak kadar gür bir tonda
“NESİNİ ANLAMADUN ULA? SEN BACIMI SEVMİYOR MUSUN? İSTE VERECEM DİYORUM! HA YOK ÖYLE BİR ŞEY DİYORSAN BİR DAHA SAKIN KARŞIMA ÇIKAYIM DEMA!” dedi.

    Mert panikle “Yok abi öyle şey olur mu? Yani... Yok derken var olmaz mı?  Yani istiyorum. İstememek yok diye demek istedim!” Dedi ama ne dediğini kendisi de Toprak gibi anlamadı.

      Telefonun karşısından  “Ne saçmalıyorsun ula!” yanıtıyla hepten panik olmaya başladı. Ahh!  Salaklığı yüzünden Eylül’ü kaybetmenin eşiğine gelmişti. Yanında ki serserilerin gülüşmeleri de işini kolaylaştırmak şöyle dursun daha fazla sinirlerini geriyordu zaten.
    Boşta kalan eliyle yüzünü sıvazlarken Eylül’ün sıcacık elini omzunda hissetti. Büyük ihtimal abisinin bağırtılarından konuşmayı diğerleri gibi o da duymuştu.

     Ufacık elleriyle elini kenetleyip fısıltıyla "sakin ol." demişti.  Mert, canı emretmişken panik yapar mıydı artık? Kesinlikle yapardı!  Karşısındaki normal bir abi değildi ki. Eylül’ün baba yerine koyduğu abisiydi. Yine de derin bir nefesle bedeninin oto kontrolünü tekrar eline almaya çalıştı. Telefondaki abinin sesi de hazır üç saniyedir çıkmıyordu. Fırsat bu fırsat deyip, gözleri sevdiği kadının gözlerinde tek nefeste

“Abi... Ben kardeşine uzun zamandır talibim. Ama telefonda olmaz, müsaade et gelip acı kahvenizi içelim. Usulünce olsun.” Dedi. 
    Demesine de bu seferde muhatabından ses çıkmıyordu. Çekinerek “Abi orada mısın?” diye sorduğunda derin bir nefes alma sesini duyduğunda susmuştu.

     Akabinde Toprak Abisi
“Sana yarın akşama kadar müddet. Gel acı kahveni iç bakalım Mert Efendi!” Dedikten sonra telefonu yüzüne kapattı.

      Telefondan sonra verdiği tek tepki eline kenetlenmiş Eylül’ün elini ara sıra sıkmasıydı.  Koluna yediği cimcikle dikkati dağılınca yanında kolunu sıkan sevgilisine baktı.
“Mert... Ne oldu? Abim ne dedi?”

“Kızı iste vereceğim dedi.”
Yiğit “Yok artık! Kız abisi? Eylül Hemşire sen üvey kardeş falan mısın acaba? Adamdaki sansa bak biz kızı alana kadar ebemiz bellensin. Herife telefonda kız verilsin.” Diye çıkıştı.

     Meltem’de düğün olayında destek vermediği için sinirleri gergindi zaten. Üstüne bu olay kıskanç tarafını kabarmıştı.
Mert, Yiğit’i hiç umursamadan arkasında olan Yavuz’a döndü.
“Komutanım, Eylül ve benim yarın Trabzon’da olmamız lazım. İki gün izin verir misiniz?” diye sordu.

     Yavuz’un aklındaysa durumun mantıksızlığı dolanıyordu. Ters giden bir şey olduğu kesindi de ne?  Mert’e cevap vermek yerine Eylül’e yönelip
“Eylül, bu abin neden çağırdı sence?” Diye sordu.

“Bilmiyorum Yavuz Abi. Toprak Abim normalde bizi bilmiyordu.  Kendisi Gemi kaptanı çoğunlukla denizde olur. Şimdi nasıl öğrendi? Niye çağırıyor? Bilmiyorum.”

“Ya Hemşire’m adam kızı vereceğim diyor. Niye kurcalıyorsun ki?”

Mirza’nın “Kız istemeye gel deyip vurmasın lan bu abisi seni?” Diye yaptığı tespitle bütün ters bakışları üzerine çekti. Devamında savunma niyetine
“Ne var lan? Yalan mı? Baştan sona saçma bir olay? Yavuz sen o izini bana da yaz abi. Yiğitle biz de gidelim.” Deyip ekleme yapmayı da unutmadı haliyle.

Adresim Aynı( Tamamlandı)Where stories live. Discover now