Kayıp 7. Bölüm

32 16 13
                                    

Sakinleşemiyordum. Düşüncesi bile beni çıldırtıyordu. Kalkmaya çalıştım. Hemşire beni gördüğünde başım dönmeye başlamıştı.

"Uzanın lütfen ayağa kalkmanız çok tehlikeli. Zorluk çıkarmayın. Lütfen!"dedi sinirlenmişe benziyordu sesi.

Yatağa uzanmıştım ama susmuyordum. John'un ölmesini kaldıramazdım. Kafayı yemeden önce ona ulaşmam gerekiyordu. Hiç susmadan bağırıyor,çağırıyor ve kadının kafasını şişiriyordum.

"Kusura bakmayın bayan şuan ayağa kalkamazsınız. Ağır bir kaza geçirdiniz. Lütfen yatakta kalın!"dedi.

Kalbime bıçak saplanmıştı sanki. Canım çok yanıyordu. Sanki dünyada tek başıma kalmışım gibi.

Sinirli hemşire bana sakinleştirici iğne vurmuş olacakki kaslarım gevşedi. Uyku bastırdı bir anda. Görüntüler giderek bulanıklaşıyordu. Hemşirenin sesi gelgitliydi.

"İyi uy..... tat...yalar."ne demişti bana?

Hemşirenin dediklerinden sonrası karanlıktı.
_ _ _

İçeri doktorun girmesiyle açtım gözlerimi. Birşey söylemek istedim ama konuşmak oldukça zordu. Ciğerlerim acıyordu sanki. Heyecanla sordum ona.

"Doktor bey arkadaşım vardı. İsmi John. O nasıl? Şuan nerede? Kazada o da vardı. Yanımda oturuyordu,sürücü koltuğunda. O iyi mi doktor bey? "

"İsminiz Bella öyle değil mi?"

" Evet Bella."

"Sizinle birlikte yaralı iki kişi daha getirildi hastaneye. Bir tanesinin durumu fazlasıyla ağırdı."dediğinde merakla John'u söylemesini bekliyordum.

"Biri kadın diğeri erkek. İki tane de ölü var. Biri olay yerinde can vermiş. Diğeri ise tüm müdahelelere rağmen."dedi ve durdu.

"Evet? Tüm müdahelelere rağmen ne?"düşünemiyordum.

Bu korkunç ihtimal kalbimi sıkıştırıyordu. Sanki biri ağızımı ve burnumu kapatmış ve nefes almamı engellemeye çalışıyordu. Duvarlar üstüme üstüme geliyordu ama tutmalıydım kendimi. Doktorun ağızından dökülecek olan o sözleri duymalıydım. John'u bulmalıydım.

"Kurtaramadık."dedi. Onun John olmasından çok korkuyordum.

"Yaralı adamı görebilir miyim?"dedim. Doktor hemşirenin aksine daha çok yardımcı olmuştu bana.

"Elbette. Buyrun gidelim."dedi. Hızla kalktım yataktan. Sanırım artık daha iyiydim çünkü artık başım dönmüyordu. Doktoru takip ettim.

Odaya gittiğimde başında birkaç insan vardı. Feryat figan ağlıyorlardı. Yaklaştım yatanın başında oturan hasta yakınlarına doğru. Hızla aralarından geçip yatana baktım.

"Hayır. Hayır bu o değil. Bu John değil."dedim ve aklıma gelenle bir damla yaş süzüldü gözümden. Nefesim kesildi sanki. Başım döndü birden. Etrafımdaki insanlar tuttu kollarımdan.

"İyiyim. Birşeyim yok. Teşekkür ederim."dedim ve doktora döndüm.

"Doktor bey. Diğer geleni görmek istiyorum. Lütfen beni onun yanına götürün."dedim.

"Peki. Gelin sizi yanına götüreyim."dedi ve yolu gösterdi.

Doktorun bana bu şekilde davranması garibime gitmişti. Ne de olsa bende yeni kaza geçirmiştim. Travma yapabilirdi. Kaldıramayabilir,aklımı yitirebilirdim. Doktorsa bana çok sakin davranıyordu.

Aklımdaki sorulardan sıyrılıp kaldırdım başımı. Şuan tam olarak morgun önündeydim. İçim ürpermişti bir an. Ama aklıma John'un gelmesiyle cesaretlenip doktora baktım.
Morga girerken içimden dua ediyordum.

"Tanrım lütfen o olmasın lütfen. Lütfen o şuan içerde yatan olmasın."

"Gelin. İçerde."dedi ve içeri girdik.

O soğuk duvarların arasından geçerken gözümden süzülen damlalar yüzümün kenarlarından akıp boynuma damlıyordu.

İlerideki masanın yanına vardığımızda cansız bir beden yatıyordu. Üzerine de beyaz bir örtü örtmüşlerdi. Gözlerim dolmuştu. Yine hissettim o kalp sızısını. Soğuk kanlılıkla sildim gözyaşlarımı. Sildikçe yerine bir yenisi geliyordu.

Yavaş adımlarla yaklaştım ona. Orada yatan cansız bedene. Soğukta dans eden nefesim,dünyanın adaletsizliğini bir kez daha çıkarmıştı gün yüzüne. Onun ölümü haksızlığın ta kendisiydi.

Korkuyordum aslında. O olmasından,onu kaybetmekten,onsuz kalmaktan... Elimi güçlükle kaldırmıştım. Korkak ve bir o kadar da çelimsiz bir şekilde. Örtüyü tuttum ve yavaşca sıyırdım yüzünden. Hızlanan kalbimi dizginleyemiyor kontrolü kaybediyordum.

"HAYIR! HAYIIIIR JOHNNN! HAYIR OLAMAZ SEN ÖLEMEZSİN HAYIR. BENİ BURADA YALNIZ BAŞIMA BIRAKAMAZSIN JOOOOOHN!"dediğimde çığlıklarım yankılanmıştı odada.

Bağıra bağıra ağladım. O ölemezdi. Ben onsuz ayakta duramazdım. Yaslandığım dağ depremle yerle bir olmuştu.

"GİTME LÜTFEN. BENİ BIRAKMA BURADA. JOOOOOHN. HAYIR HAYIIR HAYIIIIR!" Durmuyordu ağlamam. Bağırmaktan ağrımıştı boğazım.

"Harap ettiniz kendinizi. Lütfen ağlamayın. Hadi kalkın da odanıza çıkalım."dedi doktor. Çok normal karşılıyordu.

"Hayır. O gitmedi. Beni bekliyor. Yanında istiyor beni. Gitmeyeceğim. O bensiz duramaz burada. O bensiz yapamaz. Korkar tek başına. Onunla güzel günler bekliyordu bizi. Elizabeth'i bulacaktık birlikte."diye ağlıyordum ama doktor beni dinlemiyordu.

Kolumdan tutarak ayağa kaldırdı beni. Yavaş yavaş çıkıyorduk morgdan. Son birşey söylemek istedim. Boğazımın düğümünü çözerek.

"O daha çok gençti." Titremişti sesim. Ne kadar kabullenmek istemesem de acı gerçek bulmuştu sonunda beni.

Neden bu kadar çok acı çekiyordum. Önce Elizabeth'i kaybettim,şimdide John'u. Ne günah işlemiştim?

Odama çıktığımda kendimden geçmiş bir halde bitap düşmüştüm. Doktor yanıma geldi ve konuşmaya başladı.

"John öldü. Ama sen gayet sağlıklısın. Seni çıkmaz sokağa soktum. Hadi yolun açık olsun."dedi. Şaşırmıştım. Neden öyle söylemişti?

Bir anda şekil değiştirdi. O, iblise dönmüştü.

"Size söyledim. Onu asla bulamayacaksınız!"dedi ve o iğrenç çığlığını attı. Avazım çıktığı kadar bağırdım. Neredeydi o hemşire.

Kulağıma sesler gelmeye başladı.

"Nabız .....di! Ka.. .... hız..." Bu seslerle iblis yok olmuştu. Ama ben hiçbirşey göremiyordum. Koca bir boşluktaydım sanki. Ne olmuştu? Sanırım John'un yanına gidiyordum...

Yazar notu: Uwuuu neler oldu böyleeee. John öldü de Bella da yanına mı gitti acaba.Boyut değişimi falan? Düşüncelerinizi yazın merak ediyorumm.😹

Karanlığın Mahzeni:İblisin RüyasıTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang