Herşey Bir Gün İyi Olacak 32. Bölüm

24 11 41
                                    

Başım dönerken sanki içimden bir şey geçmiş gibi hissettim. Dizlerimin bağı çözülmüştü sanki ayakta duramadım. Olduğum yere düştüm. Sonra John geldi ve beni kaldırdı.

"Ne oldu? Kim gelmiş ve sen neden yerdesin? İyi misin Bella?"

"Kimse yok. Ben de iyiyim. Başım döndü sadece."

İşler artık iyice sarpa sarıyor bense dayanacak gücü bulamıyordum. İblis benimle oyun oynuyordu. Dinlenmek iyi gelebilirdi ama bugün John ile ilgilenmem gerekiyordu.

İçeri geçip oturduk. Ben hala kapıda yaşadıklarımı düşünürken John seslendi.

"Bella,ne düşünüyorsun?" Aklım öyle karışıktı ki bir süre baktım yüzüne. Sonra kendime geldim.

"Hiiç. Sadece ne yapsak diye düşünüyordum."

"Ben çok yorgunum Bella. Uyumak istiyorum ama uyumadan önce benimle ilgilenebilirsin belki?"dedi.

Koltukta biraz geri gidip başını dizime koydu. Kalbimin değişen ritmine hakim olmaya çalışıp elimi kaldırdım. Yavaşça gezdirdim saçlarının içinde. Saç telleri incecik ve ipek gibi yumuşaktı.

"Şarkı da söyler misin?"dedi.

"Sesimin pek güzel olduğunu söyleyemem ama madem istiyorsun..."dedim ve o an aklıma gelen ilk şarkıyı mırıldanmaya başladım. Kendimi şarkıya kaptırmış ve sesimi biraz yükseltmiştim. Johnsa şarkının büyülü melodisi eşliğinde uyuyakalmıştı. Saçlarından öpüp yavaşça kalktım. Başının altına yastık koyup üzerini örttüm.

Balkona çıkıp dışarıyı seyrettim. Sonra gözlerim aya kaydı. Eski anılarımı hatırladım. Ay'ı,ışığını,uykusuz gecelerimi,herşeyin başlangıcını hatırladım. Eli'nin kaybolması, iblis'in saldırıları,Ella ve daha fazlası canlandı zihnimde.

Bir bardak kahve alıp içmeye başladım. Üzerinde dumanı tütüyordu hala. Çekirgelerin sesleri esen rüzgara arkadaşlık ediyordu. Saçımsa örümcek ağına dönmüş,berbat görünüyordu. İçeri geçip saçlarımı taradım. Sonra da John'un karşısındaki koltuğa uzandım.

Elizabeth'in ağızından

"Arthur sofra hazır nerdesin?"

"Geliyorum canım aşağıdayım." Telefonu kapatıp son kez aynaya baktım. O sırada da kapı çaldı.

"En güzelinden."diyerek elindeki şişeleri salladı. İçeri geçip bardaklara doldururken ben de ceketini asıyordum. Bu gece kesinlikle harika olacaktı.

"Enfes görünüyor. Kokusu da öyle. Sen mi hazırladın?"

"Yani, öyle de denebilir."

Masaya oturup yemeğimizi yedik. Gerçekten de çok lezzetliydi ve onunla sohbet ederek yemek, yemeği daha cazip kılıyordu. Gözlerinin ışıldaması içime işleyen başka bir güzel özelliğiydi. Yemeğimiz bittikten sonra benden önce kalkıp masayı toplamaya başladı.

"Mısır patlatayım mı?"

"Olur. Ben de film açayım. Komediye ne dersin?"

"Çok güzel olur derim." Açtığı filmi izlerken bana çaktırmamaya çalışarak kolunu omuzuma attı. Bir süre sonra rahatlayınca ben de ona sarıldım.

Gözlerimi açtığım da saat sabah 6'ya geliyordu. Arthur yanımda hala uyuyordu. Televizyonsa açık kalmış filmin bitişinde kalmıştı. Yavaşça kalkıp mutfağa gidip birşeyler hazırladım.

Catrine'in ağızından

"Alo? Naber Leo?"

"İyi fındık faresi,senden naber?"

Karanlığın Mahzeni:İblisin RüyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin