Kıymet 34. Bölüm

20 10 11
                                    

İçerisi az buçuk karanlık bir ortamdı. Müzik remix çalıyor ve insanlar deli gibi dans ediyordu. Bazısıysa "Bana bir büyük boy dahaaa!" diye bağırıyordu. Ses belki biraz fazla yüksekti ama hiç rahatsız olmamıştım. Aksine hoşuma gitmiş ve ritim tutmaya başlamıştım.

"Müzikte sörf yapacağım, gideceğin yere bırakayım istersen?!" dedi John. 'Ay salak ya' dedim içimden ve güldüm.

"Son durakta." dedim ve elini tuttum. Hep birlikte dans etmiş ve birşeyler içmiştik. Şimdiye kadar herşey güzel geçmişti.

"Dur bekle!" dedim ve John'un yanından ayrıldım. Dj'in yanına gidip istek parça var mı diye sordum. Başını sallamasının üzerine bir şarkı söyledim ve John'un yanına döndüm.

"Ne oldu?" diye bağırdı.

"Hiiç, şimdi çalcak parçayı söyledim." diye karşılık verdim.

Çalan müzikte kopmuş topukluları çıkarıp kendimizden geçmiştik. Uzun zamandır hiç eğlenmedğim kadar çok eğlenmiştim. Bir süre sonra çok yoruldum ve dinlenmem gerekmişti.

"Ben biraz oturucam şöyle siz devam edin." başlarını salladılar ve masaya geçtim. Kendimi koltuğa bıraktım ayakkabıları da yanıma. Telefonu elime aldığımda şok geçirdim.

Ana Kraliçem 38 arama

"Eyvah! Annem." dedim ve koşarak kapıya yöneldim. Hemen aradım annemi.

"Alo, anne. Çok üzgünüm arkadaşlarla dışardaydık, duymadım çaldığını."

"Kızım sen nerdesin! Ne kadar endişeliyim anlatamam. Kızım nerdeysen hemen çıkıp gel!"

"Bardayım anne. Ne oldu sen beni neden çağırıyorsun? Hem şuan gelemem. Arkadaşlarımın yanında rezil olamam."

"Neresi orası! Adı neymiş? Gece geç oldu dön artık."

"Simon Bar anne, şuan gelemem diyorum. Sonra görüşürüz." dedim ve telefonu kapattım. Tekrar içeri geçip kızların yanına gittim.

"Ee nasıl? Eğleniyor musunuz?"

"Evet ya çok iyi! İyiki de gelmişiz."

Elime bir bardak alıp sahneye gittim.Dans ederken bir anda biri etrafa saldırmaya başladı. Elindeki camları insanların kafasında kırıyordu. Sonra bana döndü. Nefretle baktı. Hızla yönüme doğru gelmeye başladı. Çığlık atan diğer insanlara ben de eşlik etmeye başlamıştım.

Koşmaya çalışıyordum ama ayağımın biri sağa biri sola gidiyordu. Başım dönüyor dengemi sağlayamıyordum. Yere düştüm ve kollarımla başımı kapatmaya çalıştım. Adam bana yaklaştığında birine vurmuştu. Kafamı kaldıramadığım için yüzünü göremedim ama düşen kesinlikle bir kadındı.

Sonra bir kaç erkek sesi duydum. Bağırıyorlardı. Sonra kadın sesleri. Sesler birbirine karışırken kollarımı ayırıp başımı kaldırdırm. Yerde yatan kadına gitti gözüm. Etrafı kan olmuştu. Yüzünü çevirdim kendime. Kimdi bu sarı saçlı kadın?

"ANNE! YO HAYIR! HAYIR ANNEEE! ANNE UYAN! ANNE AÇ GÖZÜNÜ ANNE! ANNEEE! SEN ÖLEMEZSİN DUYDUN MU BENİ ÖLEMEZSİN AÇ GÖZÜNÜ ANNEEE!!!"

O sırada bir ses duydum ve ileri baktım.

"Nasıl?" Bağıran babamdı. O adam babamın karnına bir şey saplamıştı. Acı içinde kıvranan babam karnındakini çıkarıp adama saplarken yığıldı yere. Ağızından kan boşalmaya başladı. Koşarak onun yanına gittim.

"Baba! Babam korkma, korkma iyileştireceğim seni. Hayır hayır babam kapatma gözünü. Kapatırsan açamazsın babacığım kapatma lütfen."

"Bellam. Çok uykum geldi. Lütfen biraz uyuyayım."

"Tamam babam. Tamam. Uyuyacaksın ama şimdi değil. Hayır! Hayır baba hayır. AÇ. AÇ GÖZÜNÜ! BABAAAA, AÇ GÖZÜNÜ HAYIR ZAMANI DEĞİİİİİL. BABAAAA. TANRIIIM ONLARI BENDEN ALMAA."

Ellerim kan olmuştu. Ellerimde annemin ve babamın kanı vardı. İkisi de önümde cansız olarak yatıyorlardı. Annemin yanına yaklaştım. Oturdum yanına.

"Annecim. Hadi kalk. Bak saçların kırmızı olmuş kalk hadi. Yıkayalım saçlarını. Söz örerim sonrada. Babamın da uykusu gelmiş hem. Hadi. Gidelim anne. Anne. Hadi kalk nolur. Annee. Anne hadi kalk. Annem üstünde battı hadi kalk da eve gidelim. Anne! Üşümüşsün sen. Dur, dur bekle şunu üzerine serelim. Üşüme annecim."

"Baba! Babam sen de üşüdün mü? Baba anneme bir şey söyle kalkmıyor. Hadi kalkın evimize gidelim. Baba! Babaa! BABAAAA!"

"Bayan! Ne yapıyorsunuz burada? Kalkın! Sizi dışarı almalıyız."

"Bırak! BIRAK BENİİİ! ANNEE, BABAA! BIRAKIN BENİ ONLARIN YANINDA DURACAĞIM BEN! BIRAAAAKKK!!"

Bir yandan ellerinden kurtulmaya çalışıyor, diğer yandan da ağlamaya devam ediyordum. Ciğerlerim kafesine sığmıyor, kalbim deli gibi atıyordu. Verdiğim her nefesse dışarı bir çığlık olarak çıkıyordu. Bu dünyada en büyük destekçim annemi ve sırtımı dayayabildiğim biricik babamı kaybedersem; bir daha asla gülemezdim. Gülemeyeceğimi düşünüyordum.

Beni kapıya koyduklarında etrafıma baktım. Kimse yoktu. Karanlık, geceyi ele geçirmiş etrafta kol gezerken; polis siren sesleri sardı etrafı. Koşarak içeri girdiler. Açılan kapıdan içeriyi süzdüğümde o koca salonun içi yerde yatan cansız bedenlerle doluydu.

Polisler sırayla bedenlerin etrafını gezerken sıra aileme geldi. Öyle tiksinerek bakıyorlardıki onlara. Ayağıyla dürttü biri. Sonra da iğrenerek geri çekildi.

"Ne yapıyorsun sen! Nasıl dokunursun ona! Ondan iğreneceğine önce bir aynaya bak! O pis beynin bu gördüklerinden daha iğrenç!" dedim öfkeyle. O benim babamdı! Ona böyle davranması kalbimi parçalamıştı.

Adli tıpdan gelen görevliler cesetleri toplamaya başladı.

"Ne yapıyorsunuz? Nereye götürüyorsunuz onları?"

"Morga götüreceğiz."

"Durun durun! Buna gerek yok. Bakın, onlar sadece biraz uyuyacaklar. Ben, ben konuştum babamla. Uykusunun olduğunu söyledi. Birazdan kalkacak ve evimize gideceğiz. Öyle değil mi baba, bir şey söylesene."

"Hanım efendi lütfen işimizi zorlaştırmayın."

"Hayır, HAYIR DURUN! GÖTÜREMEZSİNİZ ONLARI DURUUUUNNN!"

Yetişemedim...

Karanlığın Mahzeni:İblisin RüyasıDonde viven las historias. Descúbrelo ahora