Bu İşin İçinde Bir İş var 37. Bölüm

13 6 25
                                    

Bir kuşun kanadını kesersen, uçamaz. Ama hayatta kalabilir. Belki çok üzülür, çok ağlar. Ama bir şekilde kalır hayatta. Kalmak zorundadır. Kendini bile isteye atmaz ölümün kollarına. Bella da tıpkı bir kuş gibi. İki kanadını birden kestiler onun. Ama o bir kuştan daha şanslı. Çünkü yanında biz varız. Onu asla bırakmayacak olan...

"Nerdeler acaba? Şuraya baktınız mı?" Gelen ses Catrine'e aitti.

"Burdayız."

"Elizabeth, Bella nasıl? Ah işte orda. Bella, tatlım. Ahh kendine gel kuzum, bu kadar yıpratma kendini."

Catrine hemen Bella'nın yanına çökmüştü ve onunla konuşmaya çalışıyordu. Bella ise söylenenlere tepki bile vermiyor ağzını açmıyordu. Kızaran gözlerini, daldığı karanlıkta yalnız bırakmıyordu gözyaşları. Yüzündeki ifade o kadar çok şey anlatıyordu ki.

'Burnunu çekiyor. Bir damla gözyaşı. Aniden gelen bir hıçkırık. Kendini tutma çabaları. Ve yine burnunu çekiyor. Yaklaşık bir saat süren beklemede yaptığı tek şey buydu. Belki içinde, fırtınaya dönen rüzgarlar vardı bizden sakladığı. Belki de hayal kırıklığı. Belki planları vardı onlar için. Tıpkı benim gibi...'

"Arthur, bir şeyler yapmalıyız. Bella giderek kötüleşiyor."

"Onu buradan götürelim. Ama nasıl götüreceğiz?"

"Bella. Sana su getirdim. Hadi ama ısrar etme. İç şundan." Leo getirdiği suyu Bella'ya uzatmış onu ikna etmeye çabalıyordu. Bella ise tepkisiz.. Ama Leo o kadar ısrarcıydı ki zorla içirdi, bir kaç yudum.

Bella'yı kolundan tutup kaldırdık ve bir sandalyeye oturttuk. İçeriden hala ses yoktu. Yarım saat beklemenin üzerinden; sonunda o dört gözle beklediğimiz kapı açıldı. Morgdan çıkan iki adam ardında iki ceset taşıyordu.

Burdan çıktıktan sonra gideceğimiz yer beni öyle ürkütüyordu ki. Mezarlık her zaman kasvetliydi benim için. Özellikle ailemi kaybettikten sonra bir daha adımımı atamamıştım oraya. Ama şimdi kardeşime destek olmam gerekiyordu. Onunla, orada olmam gerekiyordu.

Bella gelen cesetleri gördüğünde hemen fırladı yerinden. Cesetlerin arkasından koşmaya başladı. Birinin başına doğru yaklaştığında dokundu. Bir yandan da konuşuyordu.

"ANNE! ANNEMİ GÖTÜRMEYİN! BIRAKIN ANNEMİ. BABAAA! NEREYE GÖTÜRÜYORSUNUZ? HADİ AMA BIRAKIN ONLARI! ANNE YANINDAYIM. İZİN VERMEYECEĞİM SİZİ GÖTÜRMELERİNE. HADİ ANNE KALK!" dediği sırada bir el sarktı örtünün altından.

Bella o sırada öyle bir bağırdı ki. Haykırarak ağlamaya başladı. O direndikçe hayat, gerçekleri yüzüne vuruyordu. Titreyen ellerini başına götürdü. Hala ağlıyordu. Sonra çöktü yere. Umarsızca ağlamaya başladı. Hemen yanına koşup ayağa kaldırdık. Ama o ağlamaya devam ediyordu.
_ _ _

"John, Bella nasıl?"

"Hala konuşmuyor Eli."

"Üç gün oldu. Ne o odadan çıkıyor ne de bizimle konuşuyor. Artık bir doktora mı götürsek? Onun için endişeleniyorum. "

"Ben iyiyim Elizabeth." diyerek salona geldi. Sonra da Cartine ve Leo'nun oturduğu üçlü koltuğa geçti.

"Bella! Madem iyisin neden konuşmuyorsun? Şu üç günde senin için ne kadar endişelendik haberin var mı!" dedi Catrine. Haklıydı. Şu son üç gün çok kötü geçmişti bizim için. Kim bilir Bella ne yaşamıştı o odanın içinde.

"Bella, bir şeyler içer misin kuzum? Getireyim hemen." dedim. Başını hayır dercesine salladı. Sonra da kalktı ve mutfağa gitti.

Bella'nın ağızından

Karanlığın Mahzeni:İblisin RüyasıWhere stories live. Discover now