Cevapsız 9. Bölüm

41 16 45
                                    

Biri mesaj atmıştı. Önemli olduğunu düşünerek John'a seslendim.

"John sanırım buna bakmam gerek."

"Peki. Ben taksi çağırıyorum."dedi ve telefonuna döndü.

A:Bella ben Arthur. Şuan çok acil bir durum var. Hemen şirkete gel!

Yazıyordu. Ama ben izin almıştım. Yani beni iş için çağırmış olamazdı. O zaman neden şirkete gelmemi istiyordu?

Kafamdaki bütün soruların yanıtlanması için şirkete gitmeliydim.

"John sanırım şirkete gitmeliyiz. Arthur bana acilen şirkete gel diye bir mesaj atmış. Önemli birşey olsa gerek yoksa beni çağırmazdı. Yıllık iznimi kullandığımı biliyor."

"Tamam. Gidelim bakalım. Ne olmuş öğreniriz."dedi ve o sırada taksi geliyordu. John hemen şirketin adını söyledi.

Yolda taksiciye bir çok kez hızlı sürmesini söylediği için hemen gelmiştik şirkete. Korkuyla indim taksiden. Hızla adımladık şirkete.

İçeri girdiğimde şok oldum. Sanki savaş çıkmıştı. İçerisi berbat görünüyordu. Camlar kırılmış, gişe yerinden fırlamış,insanlar etraftan kaçışıyordu.

"Ne olmuş burada böyle..."dedim ve etrafta göz gezdirmeye devam ettim.

"İblis"diye fısıldadı John.

"Arthur! John koş. Ya Arthur'a birşey yaptıysa!"diyerek koştum merdivenlere.

Üçer beşer çıkarken merdivenleri bir anda başım dönmüştü. Bünyem çok zayıf olduğu için kazanın verdiği hasarın geçmesi zaman alacaktı. Zaten doktor demişti biraz dinlen diye. Ama şimdi dinlenmenin zamanı değildi.

Dengemi kaybederken sırtımda bir el hissettim.

"İyiyim John. Sadece biraz başım döndü."diyip tekrar başladım koşmaya.

Üst kata çıktığımda Odaların duvar yerine camla yapılması işime yaramıştı. Etrafı süzerken onu gördüm. Arthur'u. Koştum yanına.

İçeri girdiğimde titriyordu. Şok olmuşcasına.

"Arthur! İyi misin? Hey Arthur! Kendine gel Arthur!"diyerek salladım biraz. Sonra kekeleyerek konuşmaya başladı.

"Bbbella. Oooo da nnnneydi?"dedi.

"Sorun yok dostum. Herşeyi anlatacağız. Şimdi şu suyu alda iç."dedi John.

Elinde bir bardak su vardı. Buraya geldiğimde Arthur'a öyle dalmıştım ki gittiğini fark etmedim.

Eli titreyerek aldı suyu. Zorlukla içiyordu. İçtikten sonra aldım bardağı ve masaya koydum. Hala gördüklerinin şokundan çıkamıyordu.

O böyle şeylere inanmaz ve inkar ederdi. Ta ki karşısında iblisi görene kadar. İblis her istediğine görünüyorsa nasıl bulamıyorlardı onu? Nasıl haberlere çıkmıyordu?

Koluna girerek kaldırdık oturduğu sandalyeden. Güçlükle yürüyordu. Asansöre doğru giderken uyardım John'u.

"Hadi ama şu durumda en son gidilecek yer orası. Asansörde kalmaya niyetim yok."dedim ve Arthur'u merdivenlere doğru götürdüm.

"Haklısın. Düşünemedim."dedi başını eğerek.

Hemen diğer koluna girdi Arthur'un. Yavaş yavaş indik merdivenlerden. Arthur'u sırtlanmıştı resmen. Bana hiç vermiyordu ağırlığını. Yavaş yavaş indik aşağıya. Her yer berbat haldeydi. Sanki savaş çıkmıştı. Bu görüntü içimi burkuyordu.

Karanlığın Mahzeni:İblisin RüyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin