21-Güzel

89.9K 4.6K 1.5K
                                    

Doğu, beni odama kadar götürdükten sonra, giyinmem için bana zaman tanıyarak odasına geçti. Yanıma geldiğinde, uzun uğraşlar sonucunda giyinmeyi başarmıştım. Kendimi, özlediğim yatağıma bıraktığımda üzerimi örttü ve başucuma oturdu.

"Alışırım. Hatta belki de alıştım bile." dedim gözlerimi gözlerine dikip.

"Neye alıştın?" dedi kaşlarını çatıp.

"İlgine."

"Değerini bil. Bir Hanzo'nun ilgisi herkese nasip olmaz." dedi imalı imalı.

"Bence Fırtına'nın ilgisi bu.."

"Kandır bakalım kendini." dedi çarpık gülüşüyle.

"Bu eve girince ayarların bozuluyor senin." dedim sinirle.

"Senin de bu evden çıkınca bozuluyor, ben bir şey diyor muyum? Uyu hadi.. Yorgunsun.." dedi ve alnıma uzun sayılabilecek bir öpücük kondurdu. Doğu Bey.. Beni öldürecek misiniz acaba?

"Törene geleceğim." dedim saçmalayarak.

"Ne?" dedi haklı bir şaşkınlıkla.

"Beni törene davet edip etmeyeceğini sorduğumda 'bakarız' demiştin ya? Geleceğim diyorum." dedim kendimden emin bir şekilde.Doğu, yanımdan kalkıp, çıkmak için kapıyı açtı.

"Bakarız." dedi ve çıktı odadan. Hanzo diyeceğim ama dilim varmıyor onca güzel sözden sonra.. Sen iyisi mi uyu Gece.. Uyu ki bir an önce gündüz olsun ve Doğu'yu gör.. Anlattığı masaldaki gibi..

Gözlerimi mutlulukla kapatıp kendimi uykunun kollarına bıraktım ve muhteşem bir sabaha açtım gözlerimi. Dans etmek istiyordum. Şarkılar söylemek istiyordum. Amaçsızca gülümsemek istiyordum her şeye..

Yatağımdan kalkıp üzerimi değiştirmeden yüzümü yıkadım ve mutfağa geçtim. Tek kolla da bir şeyler yapabilirdim bence.. Başarırdım ben bunu..

"Selam." dedi Doğu, mutfak kapısına yaslanmış gülümseyerek bana bakıyordu.

"Günaydın." dedim neşeyle.

"Yardım lazım mı?"

"Başarabileceğimi düşünüyorum. Sadece biraz uzun sürebilir, çok aç mısın?"

"Bekleyebilirim. Kışlaya uğramam gerek. Hemen dönerim." dediğinde yüzüm asılmıştı. Yanıma gelip elimdeki çırpıcıyı tezgâhın üzerine bıraktı ve başımı göğsüne yaslayarak derin bir nefes aldı.

"Gelirken simit almamı ister misin?" dedi yumuşacık bir sesle.

"İsterim.." dedim gülümseyerek. O, evden çıkarken, ben de bir şarkı mırıldanarak krep hamurunu çırpmaya başladım.

İnsan, her şeyin değerini kaybettikten sonra anlıyordu sanırım.. Kolum elbette değerliydi ama eksikliğinin bu denli zorlayacağını tahmin bile edemezdim.. Doğu da beni kaybettiğinde anlamıştı sevdiğini. Hissettiğinin aşk olduğunu, beni kaybettiğinde kabullenmişti. Bu konuyu da Doğu'ya bağlamayı başardığıma göre krep işine geri dönsem iyi olacaktı sanırım.. Canım kolum.. Sen hemen iyileş, olur mu?

Fırtınam, felâketim, hasretim..
Yetmiyor, sevişmeler yetmiyor.
Şiddetin ne hoş, ne güzel şefkatin..
Sevdikçe, sevesim geliyor.
Ölene kadar peşindeyim, bırakmam..

Sanırım bir saat boyunca aynı şarkıyı mırıldanmıştım. Arkamdan belime dolanan kollarla irkildiğimde Doğu, arabada yaptığı gibi, boynuma küçük bir öpücük bıraktı.

"Bırakma." dedi nefesi boynuma çarparken. Rezilliğine doyma Gece.. O şarkı senin neyine Gece? İçinden içinden söylesen olmuyor mu Gece?

Gecenin En DoğusuWhere stories live. Discover now