Ölü Toprağa Düşen Yağmur

1.2K 150 145
                                    

Bölüm şarkısı: Nada-Medusa

"Senden başka hiçbir şey gelmedi aklıma."

Dudaklarımdan dökülenler ona gizlice söylediğim bir şiirdi. O an duysun ve bu sırrı sonsuza dek tutsun istedim. Usulca gözlerime daldı, birbirimizde boğulduğumuzu hissettim ve uzun süredir dalmış olduğum derin bir sudan çıkmış gibi hızlı bir nefes aldım. O an aldığım nefes göğsümde kesikler bıraktı sanki. Derimden içeriye sinsi sinsi işleyen bir sızı gibi ilerledi.

Nefesi yüzümden esip geçerken ne kadar dayanabilirdim ona? Tek eli yanağıma yerleştirdiğinde ben de yanağımı eline bastırarak bir anlığına gözlerimi yumdum ve diğer elinin belimi kavramasıyla yumduğum gözlerimi tekrardan ona açtım. Yüzüme beni deli edecek yavaşlıkta eğildiğinde gözlerimiz bir an bile ayrılmadı. Baş parmağını aralanmış dudaklarıma bastırdığında heyecanım her zerremle ele veriyordu kendini, heyecanım her zerremle ona itiyordu beni. Beni itildiğim boşluktan tutup kendine çekti ve sıcak dudaklarını dudaklarıma sürterek öylece bekledi.

Baskısıyla bir nefes daha aralandı dudaklarım. Küçük bir öpücük kondurup dudaklarımdan ayrıldı ama yakınlığı bozmadı. Hemen ardından dudağımın kenarını öptü. Tek elim zincirlerinden kaçmış gibi belimdeki elini tuttuğunda kızamıyordum kendime. Nefesi yüzüme değiyordu hâlâ. Baş parmağıyla yanağımı okşarken fısıldayarak konuştu. "Yağmur sonrası toprak kokusunu sever misin?" Bir tutam saçımı kulağımın arkasına aldı.

Başımı olumlu anlamda sallamakla yetindiğimde devam etti. "Dudakların yağmur olup düştü bu ölü toprağa, kokuyu alabiliyor musun?"

Dilim lâl oldu, bitmek bilmeyen hazır cevaplarım tükendi. Sanki hayat bana en bilmediğim yerden soruyordu. Elimi elinden ayırmadan boynuna doğru yükseldim ve kokusunu deliler gibi merak ettiğim o boşluğa yüzümü yerleştirip tam oradan aldığım derin nefesi içime çektikten sonra cevap verdim. "Alabiliyorum." Hemen ardından onu öylece bırakarak arabaya binmiştim.

Zamanla birlikte biz de donmuştuk. Yaptığımızı aklımın hiçbir tarafı almıyordu fakat kalbim öyle benimsemişti ki bu olanları, yakınlığının hissettirdiği tuhaf duygulardan ondan uzaklaşmama rağmen sıyrılamamıştım. "Napıyorsun bana," diye fısıldadım sessizce. O hâlâ dışarıdaydı ve benim dönüp ona bakmaya cesaretim yoktu. Hızlı nefes alışverişlerimi düzenlemeye çalıştığım sırada o da nihayet binmişti. Şoför koltuğuna yerleştikten sonra çok kısa bir an bana döndü ve elimde olmadan bakışlarım ona kaçtı. O birkaç saniyelik bakış bile yeniden heyecanlanmama yetti. Hemen ardından arabayı çalıştırdığında sessiz kaldığı için seviniyordum. Utangaçlığımı kullanıp üzerime gelmemişti.

"Jülide'ye mi?" dedi bir süre sonra.

Ağzımdan olumlu anlamda bir mırıldama çıktı ve sanki beni izliyormuş gibi başımı salladım. Jülide dediğinde tamamen aklımdan çıkmıştı, Jülide'ye haber vermeyi unutmuştum. Gittiğimde anlatırım diye düşünerek cama yaslandım ama Bay A, kafamın içine doluşan sorulara rağmen sessiz durmadı. "Yaşanılanları Jülide'ye anlatma."

Demek bu sessizliğinin sebebi az önce yaşadığımız yakınlıktan rahatsız olmasıydı. Kalbimin ağır bir kayanın altında kalmış gibi ezildiğini hissettim. Gerçi o böyle davranınca ben de pişmanlık duymadım değildi. İçimi gıdıklayan şeyin yanı sıra dürten bir alarmda vardı o bana yakınlaşınca.

"Olmayacak, önemsiz bir şeydi." Sesimin soğuk çıkması için çaba sarfetmiştim.

Belli belirsiz, sesli bir gülüş attı. "Bizim aramızda yaşananları kastetmemiştim, Yusuf'un oynadığı oyundan bahsediyorum."

Yıldız Kayarken Dilek TutulmazWhere stories live. Discover now