61.BÖLÜM: ÖLÜM UYANIŞI

6.1K 616 969
                                    

Of Verona- Breathe

Skylar Grey- I Know You

Sonunda buralara kadar geldik he... On dört yaşında çıktığım bu yolculukta on sekiz yaşına basmış olmama rağmen hâlâ aynı şeyleri hissediyor olmam çok büyüleyici. Söyleyecek çok şeyim var ama ben her zamanki gibi sözü onu bırakıyorum: Orman'a. Beni büyüten orman gözlü canım kızım, iyi ki geldin, hoş geldin!

E hadi sizi şöyle bölüme alayım, yorumlarda görüşelim <333

Ölümün yalnızca tek bir andan ibaret olacağını düşünürdüm ama ölmeye başladığımda o ana koca bir yaşamın sığdığına şahit oldum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Ölümün yalnızca tek bir andan ibaret olacağını düşünürdüm ama ölmeye başladığımda o ana koca bir yaşamın sığdığına şahit oldum.

Ölüyordum ve bir anda yeni doğmuş bir bebektim. Üzerimdeki kanla annemin kollarına verilirken ikimiz de bizi bekleyen gelecekten habersiz ve çok uzaktaydık; buna rağmen annemin göz yaşları geleceğin yükünü sırtlanmış kadar ağırdı. Ben ise annesinin elini tutmuş, gittiği yer uçurum bile olsa ona güvenecek kadar ufaktım. Tıpkı terk edildiğim o sabahta, annemin bana, "Saklambaç oynayalım mı Orman?" diye sorarken dudaklarına örülmüş tebessümün sahteliğine inanacak kadar çocuk olduğum gibi.

Ama zaman çok çabuk geçmişti. Ölürken de bunu hissetmiştim; zaman benim en büyük düşmanımdı.

Gözümün önünden şerit gibi geçen anıların arasında artık lisedeydim. Cam kenarında bir sırada, öğretmenin tahtada anlattığı şeye boş boş bakan o genç kız, o günün gecesi sarhoş teyzesinin ağzından, annesinin onu terk ettiği sabah öldüğünü öğrenmişti. Teyzesi bunu gülerek ve onu suçlarcasına söylemişti. Yine de o an hissettiği şey acıdan ve pişmanlıktan çok daha farklıydı. Bir insan sahip olduğu tek umudu elinden alındığında nasıl hissederdi? Yıllarca annesinin bir gün geri döneceğine inanarak yaşayan o genç kız ve ben, annemizin öldüğünü öğrendiğimizde elindeki tek umudu paramparça edilmiş biri gibi hissetmiştik. Kimse ama hiç kimse, bu hislerle nasıl baş edeceğimizi bize söylememişti ve belki de bu yüzden o genç kızın bana miras bıraktığı tek şey yalnızlık olmuştu.

Bazen yalnızlığın benim lanetim olduğunu düşünürdüm. Etrafımda kim varsa bir şekilde sonu olmuştum.

Kalbimin son atışlarında gözlerimin tutunduğu anı, hayatımın belki de dönüm noktasıydı. İnsanı deli eden bir yaz akşamı, bu dünyada güven duyduğum tek insan olan teyzemin, anneme ve bana olan ihanetini öğrendiğimde artık orada, onun yanında duramayacağımı biliyordum.

Kaçmıştım, geldiğim yer İstanbul'du. Çünkü biliyordum, İstanbul kaybolmak için güzel bir şehirdi.

Nefes almayı bıraktığımı hissettim ve o sırada üç yıl geçti. Dilsiz olduğum, kendimi bir ölü yerine koyduğum ve sadece saklandığım o üç yılın sonunda biri, canımdan içeri girmişti. Önce boynuma yaslanan bıçağın soğuğu, sonra ruhuma dokunan mavi gözlerin ateşi... Hepsi beklenmedikti ama şimdi düşününce, bir o kadar da yıllardır yürümekten yorulduğum o yolda aradığım yol ayrımıydı. Belki de bu yüzden beni, elimden tutup bir savaşın ortasına sürüklerken çıtım çıkmamıştı. Tırnaklarımı artık avuçlarıma değil, beni mahveden her şeye geçirip onları paramparça etmek istemiştim ama ikimizin de ön göremediği o koca gerçek, süratla koştuğumuz o yolda ayağımıza takılan sert bir çelmeydi.

Y A N G I NWhere stories live. Discover now