#Lana Del Rey- Dark Paradise ♡
#Çağan Şengül- Benimle Kal
"Şimdi elimizde cehennemin asası. Ne dersin, yakar mıyız yoksa yanar mıyız?"
58.BÖLÜM: CEHENNEME DAVET
Biz insanlar, tuhaftık.
Gün gelir sebepsiz bir nefretle, acımasızca kim olduğunu bilmediğimiz kişilere karşı ateş açabilir, cephe alabilirdik. Ama başka bir gün o cephenin önüne geçip, göğsümüzü açarak, yine sebepsiz yere teslim de olabilirdik.
Biz insanlar ellerimizde her zaman başka insanlara karşı bıçaklar tutardık.
Gün gelir o bıçakla birinin boynuna doladığı ipi keserdik ama başka bir gün, o bıçağı önümüzde duran herhangi birinin sırtına saplayabilirdik.
Biz insanlar taraf seçerken bir diğer tarafa hep cephe alırdık ama bazen de taraf seçiyormuş gibi görünüp kanımıza ihanet karıştırabilirdik.
Bilemezdik.
Yanımızda olanları ve aslında kanında ihanet taşıyanları.
Uçurum'un arka tarafına geçip Filiz ve Ülkü'nün kaldığı eve doğru ilerlerken tedirgindim. Kendimi onların, özellikle Filiz'in karşısında ihanet eden bir kimse gibi hissediyordum. Filiz'in yüzüne bakacak yüzüm var mıydı, ondan bile şüpheliydim. Sonuçta ablası benim yüzümden ölmüştü, değil mi?
Hayatım boyunca bu yükün altında ezilip duracaktım.
O açık mavi evin önünde durduğumda eski enerjiyi alamadım. Buraya geldiğim zamanlarda hep mutlu olmuştum, çünkü içinde her daim mutluluğumu düşünen insanlar vardı ama artık o insanların yarısı ölmüş, diğer yarsının ise ölüden bir farkı kalmamıştı.
Başımı gökyüzüne kaldırıp gözlerimi kapayarak derin bir nefes aldım. Hangisi bencillikti ya da hangisi daha iyi bir seçenekti, bilmiyordum. Tüm olanlardan sonra onlardan uzak durmak mı, yoksa yanlarında olmak istemek mi?
Başımı önüme indirdiğimde gözlerimi de açtım ve en sonunda yürümeye başladım. Buraya kadar gelmişken geri dönmemeliydim, hem gerçekten onları merak ediyordum. Onları özlemiştim.
Kapının önünde durduğumda yavaşça elimi kaldırıp kapıya birkaç defa vurdum. Etraf o kadar sessizdi ki. Daha önce burayı hiç böyle görmemiştim. Uzun bir süre bekledim, kapı açılmadığında ikinci kez vurmak için elimi kaldırmıştım ki geriye doğru açılan kapıyla birlikte elim havada asılı kaldı.
Ülkü'yle göz göze geldim.
Dikkatimi çeken ilk şey, yüzündeki ifade oldu. Fazlasıyla donuktu. Benim tanıdığım o samimi gülüşlerin kızı, artık hislerden yoksun bir şekilde bakıyordu.
Elimi aşağı indirirken yutkundum. "Orman?" dedi Ülkü ve sesindeki gizlenmiş hüzün gözlerine yansıdı. "Buradasın."
İleri doğru gidip beklemeden ona sarıldım. O da bana sarıldı ve kapının önünde bir müddet öylece durduk. İçim, içime akıttığım göz yaşlarıyla doluydu. Şimdi Ülkü'ye sarılırken patlayacakmış gibi hissediyordum.
Ceren'i o kadar özlemiştim ki. Göz ardı etmeye çalışsam da o kadar acıyordum ki, bu acı bütün mutluluklarımın yandığı bir ateş olacaktı.
Burnumu çekerek geri çekildim ve tekrar Ülkü'ye baktığımda gülümsemeye çalıştım. "Nasılsın? Seni çok özledim." Yarım yamalak olan tebessümüm solarken bakışlarım içeri kaydı. Fısıldadım: "Filiz nasıl?"

BINABASA MO ANG
Y A N G I N
Teen FictionKonuşmadığım için dilsiz sanılan, ruhunu insanlara kapatmış biriydim ben. Üzerimde, etekleri kan lekeli beyaz elbisem ve üryan ayaklarımla, geçmişin dikenli topraklı ormanında yürüyen bir kızdım ben. Sonra ansızın biri çıktı karşıma. Günahkâr olduğu...