13. Bölüm •

25.1K 1.6K 624
                                    

Merhaba.
Umarım, beğendiğiniz bir bölüm olmuştur. Kontrol etmeden atıyorum, hatalarım varsa affola.
Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Sizi seviyorum, iyi okumalar. 🌸

YN: Sondaki şarkıyı, multiye bıraktım. ⭐️

Yüreğimin köşesine ilişmiş olan yalnızlık duygusu, silinmeye yüz tutan acı varlığını yeniden ortaya koymuştu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Yüreğimin köşesine ilişmiş olan yalnızlık duygusu, silinmeye yüz tutan acı varlığını yeniden ortaya koymuştu.

Hayatım boyunca, hep bir sevgi kırıntısı aradım. Parmaklarım, tutunacak bir dal; başım yaslanacak bir omuz umdu. Lâkin yalnızlık, bir kere bulaştımı insana bir daha bırakmıyordu yakasını. Ömrünü tüketen, pençeleyen hayali bir canavara dönüşüyordu.  Kazandığım sevgiyi ve değeri, tek bir hamlede çöp eden; insanı yanlışlara sürükleyen sinsi bir duyguydu yalnızlık. Belki de her yanlışın başı, yaratıcısıydı.

Hastaneye yattıktan sonra, ilk defa gerçeklerle çarpışıyordum.

Uyuşturucunun yalnızlığın, cahilliğin yahut aptallığın sunduğu bir bağımlılık olduğunu bana uzatılan eller sayesinde kavrarken; şimdi o ellerin hepsi, birer birer uzaklaşmıştı benden. Zihnimin bana oynadığı oyun, sevgisizlikten güç alıyordu. Çevremden, fark etmeden gördüğüm dostluk, sevgi ve değer beni iyileştirmiş hiç anlamadan kimyasalların sıska kollarından çekip almıştı. Oysa, beni yıllardır bağımlı kılan uyuşturucunun güçlü etkisi değil, sevgisizlikmiş. Avuçlarıma dokunan iyi niyetlerle bunu anlarken belki geç kalmıştım ancak sürüklendiğim yanlışlar benim hayatımın en büyük cezasıydı. Yaptığım her hatanın ardından acıyı katbekat çekiyordum.

"Canım, bunu sürekli yapamayız biliyorsun değil mi?" dedi, her gün odama yemek getiren yaşlı hasta bakıcı. Uyuşturucu dedikoduları, henüz onların kulağına gitmemişti. Onlar dışında, beni yadırgamayan kimse yoktu. Neredeyse, olayı bilen hiç kimse benimle konuşmuyordu.

"Seni de, zora sokuyorum Ayşe Teyze." dedim, hiç dokunmadığım yemeği masanın üzerine bırakıp. Hastaların, bir kaç defaya mahsus odasında yemek yiyebileceklerini biliyordum ancak hakkımı fazlasıyla doldurmuştum. "Yok kızım," dedi, hasta bakıcı tekrar. Burnunun üzerine düşmüş olan, gözlüğü itti. "Doktorlar, bir süre sonra sorun çıkarıyorlar. Hastaların sosyalleşmesi için yemeklerde yalnız olmaması gerekiyormuş." Bir hafta öncesine kadar bana oldukça normal gelen bu olay, şimdi Ayşe Teyze tarafından kulağıma ilişince kanım donmuştu. O kalabalığa girmek, bakışlara maruz kalmak gözüme koca bir dağı tırmanmak kadar yorucu ve korkunç geliyordu.

"Çok bir şey yemiyorum zaten," dedim, buruk bir tebessümle. "Artık yemek getirmeseniz de olur. Pek iştahım yok."

"Olur mu öyle şey kızım?" dedi, Ayşe Teyze telaşla. Oturduğu yerden ayaklanıp masanın üzerindeki tepsiyi alırken dudaklarına sahici bir tebessüm iliştirmeyi ihmal etmedi. Zaten, günlerdir hastanede ondan ve hemşirelerden başka kimseyle konuşmuyordum. "Bir şey demedim say, her gün getireceğim ben yemeğini. Merak etme." Onun odadan çıkışını izledikten bir süre sonra, boğazıma doluşan acıyla birlikte gözlerim yaşardı. Bir an önce, tedavi olup buradan çıkmak istiyordum. Kimsenim yüzüne bakacak cesaretim kalmamıştı.

TARUMARWhere stories live. Discover now