1.3

708 80 107
                                    

bu bölüm hakkında aklımda asla bir şeyler canlandırmadım ve öyle başladım. umarım ortaya güzel bir şeyler çıkar, sizleri utandırmak istemiyorum.

bruno mars - talking to the moon

"Kapı çalıyor, hiçbiriniz duymuyor musunuz?" Sinirle çıktığım odamın kapısından salona doğru çemkirirken, etrafta kimsenin olmadığını görmemle gerilemiştim. Herkes nereye gitmişti ve bana neden giderken tek bir kelime bile etmemişlerdi?

Kapıya doğru ilerleyerek, karşıdakinin kim olduğunu sormadan kapıyı açmamla yüzümdeki her ifade santim santim değişmiş, vücudum ise bir kulenin çanı gibi titremişti adeta.

"Jimin?" Irkilerek birkaç adım gerileyecek olsam da Jimin'in kolları bunu yapmamı engellemişti. Vücuduma sardığı kolları kalbimin teklemesine sebep olurken, nefes alışverişlerim çoktan düzensizleşmeye başlamıştı.

"Özür dilerim Taehyung, her şey için." Şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemezken sırtımda hissettiğim başka bedenin elleriyle aniden o yöne dönüvermiştim bir anda.

"Hey! Taehyung iyi misin? Kabus mu görüyordun?" Yumuşak zemindeki bedenimi doğrultarak baş ucumdaki Jungkook'a bakmıştım. "Ne oluyor?" "Bende sana tam olarak bunu soruyorum ya? Ne görüyordun? Nefes alışverişlerin değişti, sesli bir şekilde nefes alıyordun."

Jungkook'un sözleriyle bir süre düşündükten sonra aklıma gelen şeyle burukça gülümsedim. "Jimin.. Buraya gelmişti, özür dilemek için." Burnundan soluduğunda, yatağımın yanındaki oturduğu koltukta geriye doğru yaslanmıştı Jungkook. "Öyle bir şey olmayacak, Tae. Kendini kandırmaktan vazgeç. Her defasında rüya görüyorsun, beklentilerini o rüyalar karşılayamaz."

Sözlerine karşılık sinirlendiğimde, yataktan kalkıp panduflarımı giyerken Jungkook'a bakmadan yanıtlamıştım onu. "Bari nerede mutlu olacağıma karışmayın."

Başka bir şey demeden banyoya gittiğimde bir süre aynadaki yansımama bakmıştım. Yüzümü yıkamak adına başımı musluğa yaklaştırıp yıkayarak doğrulduğumda aynada gördüğüm görüntüyle irkildim.

"Hasiktir!" Geriye doğru gittiğimde, çamaşır makinasına çarpmamın etkisiyle üzerindeki her şey yerle bir olmuştu. "Neler oluyor!" Telaşla içeriye giren Hoseok hyungu gördüğümde, oturduğum yerden doğrulmaya çalışırken mırıldandım. "Aynada silüet görür gibi oldum da."

"Tanrı aşkına Taehyung, aklım gitti. Sana bir şey oldu sandım." Hoseok hyungun konuşması bana şu anda laf kalabalığı gibi geliyordu çünkü az önceki görüntü gözlerimin önünden girmiyordu bir türlü. Önce rüya, şimdi ayna. Bir sonraki adım ne? Artık aklımı kaybedecek gibiydim.

***

"Seni özledim Taehyung." Bakışlarımı yemeğimden çekip abime sabitlediğimde, dolu ağzımla mırıldandım. "Ne diyorsun hyung, yanındayım zaten. Niye durup dururken özlüyorsun beni?" Masadaki şaşkın bakışların odağı ben olduğumda, olayı tam olarak bende kavrayamamıştım. "Asıl sen ne diyorsun Taehyung, masaya oturduğumuzdan beri ağzımı bir tek yemek yemek için açtım."

Şaşkınca herkese baktıktan sonra, sinirle elimdeki kaşığı masaya bırakmıştım. Hatta o kadar sinirle bırakmıştım ki, sekip Jungkook'un gözüne gelebileceğini hiç hesaba katmamıştım. "Ah! Gözüm! Taehyung gözümü çıkarttın galiba!"

clouds & vmin.Where stories live. Discover now