2.0

407 40 177
                                    

"Her şeyini aldın değil mi Jungkook?" Ceketini Jungkook'un kollarından geçirirken sordum. "Evet, Taehyung. Her şeyimi aldım. Yani, sanırım." Buruk sesi beni her ne kadar üzse de onu üzgün gönderemezdim. O benim en yakın arkadaşımdı, kardeşimdi. Son cümleleriyle abimi kast ettiğini anlasamda bir şey diyemeden gülümsedim.

"Hazırsın o halde?" Giydirdiğim ceketinin üzerinden omzuna patpatlarken aklıma gelen şeyle yanından ayrılarak mutfaktaki abimin yanına gittim. "En azından bir veda falan etmeyecek misin?" Yapmak olduğu işten dikkatini çekerek bana çevirdiğinde kaşlarımı kaldırdım.

"Veda etmeyi sevmem, Taehyung." Söylediği şeyle gözlerimi devirdim. "Jungkook bir vedayı bir vedayı hak ediyor abi." "Taehyung haklı Jin." Sessizce yanımıza gelen Hoseok hyungla ona döndüm. Beni doğrulaması işime gelmişti. Abim Hoseok'a sonsuz güvenirdi.

"Şahsen ben beni defalarca yaralayan bir insandan bir veda bile beklemezdim." Sandalyeyi çekerek oturduğunda Hoseok hyung ve bende aynı anda karşısına geçmiştik. "Hepimizin içinde yaralandığımız kişilere karşı inkar edemeyeceğimiz bir şey var, Jin. Bunu biliyorsun."

Hoseok hyung gülümseyerek cümlelerini sonlandırırken yanımızdan ayrılmıştı. "Bence bir vedayı bu kadar hor görmemelisin." Teselli amaçlı eline dokunarak yanından kalkmış ve içeriye geçmiştim.

Jungkook çoktan herkesle vedalaşmıştı. "Namjoon nerede?" Pardon, herkesle değilmiş. Jimin'in sorusuyla kaşlarım bir yay misali kalkıp inerken ona hak vermiştim. Gerçekten neredeydi bu çocuk?

"Beni mi soruyordunuz çocuklar?" Namjoon elindeki çantalarla odadan çıktığında ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum. "Ah, elimdeki çantalara bakışınıza göre ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalışıyorsunuz."

Hepimiz başımızı olumlu anlamda sallarken elindeki çantaları yere bırakıp koltuğa oturmuştu. "Otursanıza." Sözlerini dinleyip koltuklardaki yerimizi almış ve konuşmaya başlamasını beklemiştik.

"Biliyorum çok saçma bir şey yapıyorum şu anda, hatta Jungkook'un bile bundan haberi yok ama onunla birlikte gidiyorum." Şaşkınca ne dediğini anlamaya çalışırken o size sözlerine devam etmişti.

"Biliyorsunuz, Taehyung'un Jimin'e defalarca ulaşmaya çalıştığı zamanlardan beri birlikteyiz ve birçok şey yaşadık. Kavga gördük, barış gördük, eski aşkların tekrar alevlenmesini gördük ama en çok aşk ve dostluk gördük bu evde, birlikte. Jimin beni biliyor, ilk aşkım yani çocukluk aşkımdan bu yana kimseyi sevmedim. Kiminle gezip tozduysam bu hep eğlenmek amaçlı oldu benim için ama benim bu evde öğrendiğim çok şey var."

Duraksayıp Hoseok hyunga dönmüştü. "Bu hayatta ölmeden önce yapılacaklar listesinde birinci sırada olan aşık ol maddesinin bana ne demek olduğunu öğrettiğin için teşekkür ederim." Ardından bana dönmüştü. "Ve sende bana aşkının peşinden koşmanın ne demek olduğunu öğrettin Taehyung."

Gülümseyerek ona bakmış ve dizine vurmuştum hafifçe. "Bende şimdi bana öğrettiğiniz şeyi yapıyorum. Jungkook." Karşısındaki bedene bakarak ayaklandığında heyecanla bekliyordum.

"Ne yeri ne de zamanı ama bunu söyleyeceğim için özür dilerim. Sana yardım ettiğim süre boyunca içimdeki şeyler harekete geçti ve ben sana aşık oldum. Ve şimdi de aşkımın peşinden koşuyorum. Beni, seninle birlikte Santiago'ya kabul eder misin?"

clouds & vmin.Where stories live. Discover now