1.6

546 58 69
                                    

bu bölüm geciktiği için hepinizden çok özür dilerim. derslerim vardı.

ufak ufak arada flashback'ler yapmayı planlıyorum, becerirsem şayet..

sizleri seviyorum ve tekrardan geç gelen bölüm için kusura bakmayın. vote'larınız ve yorumlarınız için de çok çok ayrı teşekkür ederim.

uzatmadan başlayayım madem🍒

JIMIN

"Bulutları görmek istiyorum." Görüş açıma giren uzun ince parmaklar ve sözlerle dikkatimi karanlık gökyüzünden çekmiş ve yanımdaki bedene çevirmiştim.

"Uçağa mı binmek istiyorsun?" Sorduğum soruya karşılık başını küçük bir çocuk gibi, sevinçle sallayıp gözlerini kırpıştırdığında haline gülmeden edememiştim.

Derin bir nefes alarak bakışlarımı tekrar gökyüzüne çevirirken, tesadüfi bir şekilde hemen üzerimizden geçen uçağa karşılık gülümsemiştim.

"O zaman sana uçağa binme sözüm olsun. Kendini çok daha iyi hissettiğin bir zaman birlikte uçağa binelim." Göğsüme daha çok sokulduğunda dikkatim dağılmış ve gözlerimi ona çevirmiştim. "Ama nereye gittiğimizi bilmeden binelim."

"Olur, çok güzel olur hem de." Kolları bedenimi sararken kendimi huzurlu ama bir o kadar da huzursuz hissediyordum. Sanki her an onu rahatsız edecekmişim ya da ne bileyim, benden bir anda uzaklaşacakmış gibi hissediyordum.

Taehyung hayatım boyunca karşılaştığım en saf, en temiz insandı. Ben yanında ne kadar kalırsam, onu o kadar kirletecekmişim gibi geliyordu.

flashback

"Ben kendimden nefret ettim. Senden edemedim ama kendimden ölesiye nefret ettim Jimin! Annem ve babam gibi, benim yüzümden sana bir şey olduğunu düşünüp her gece bu düşünceyle uyudum. Uykularımdan ağlayarak uyandım ve hiçbirinde sen yoktun."

Hıçkırıkları beynimde şimşeklere, kalbimde depremlere dönüşürken yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Haklıydı, dibine kadar söylediği her şeyde haklıydı.

O bana güvenmişti ve ben ise onu yüz üstü bırakmıştım. Namjoon bana defalarca kez onun hakkında bir şey söylese sürekli geçiştirmiştim.

Hastalığını hiçe sayıp, kendisine zarar vereceğini bildiği halde beni bulmaya gelmişti ve ben onu yine yüz üstü bırakmıştım. Defalarca kez.

Ona ne kadar yaklaşmaya çalışsam adımları benim tersime giriyordu. Taehyung, benden uzaklaşıyordu. Bir uygulamadan tanıştığım ama bana bir kalbim olduğunu hissettiren adam, benden kaçıyordu, korkuyordu.

"Taehyung, gerçekten üzgünüm. Yemin ederim." Odanın içinde yankılanan histerik ve alaycı kahkahası kalbimde ki depremin şiddettini daha fazla arttırıyordu.

"Üzgün olduğunu göster o zaman! Ben sana geldim, Jimin. Hastalığımdan dolayı kalbimde bir sorun olacağını bile bile, koşarak sana geldim ama sen beni istemedin. Kendini benim yerime koyabiliyor musun? Ne kadar berbat hissettiğimi, kendimi ne kadar çöp gibi hissettiğimi sende hissedebiliyor musun?"

clouds & vmin.Where stories live. Discover now