5.7

56.5K 3.4K 1.6K
                                    

***

Uykulu gözlerimle hocaya boş boş bakarken bir yandan da zilin bir an önce çalması için dua ediyordum. Her ne kadar son derste olsak da vakit bir türlü geçmek bilmiyordu. Bakışlarımı hararetli hararetli ders anlatan hocadan çekip sınıfta gezdirmeye başladığımda Alperen ile göz göze geldik. O an onu ne kadar çok özlediğimi bir kez daha fark ettim. Zaten son zamanlarda ona karşı duyduğum özlemin her şeyden daha ağır bastığını fark etmeye başlamıştım.

Aniden çalan zil beni kendime getirirken önüme döndüm ve kitaplarımı alıp çantama koydum. Ardından da sabah okula geldiğimde sıranın altına tıkıştırdığım montu çıkarıp üzerime geçirdim. Şu an eve gitmek isteyen yanım oldukça ağır bassa da gidemezdim çünkü Furkan ile ders çalışacaktık. Hatta kütüphaneye beraber gideceğimiz için şu an dışarıda beni bekliyor olmalıydı.

"Dilay, hadi gel."

Beyza'nın sesiyle çantamı omzuma asıp onların yanına gittim ve hep beraber sınıftan çıktık. Dakikalar  içerisinde bahçeye geldiğimizde binanın önünde dikilen Buseyi gördüm. Beni fark eder fark etmez yanıma geldi ve koluma girdi.

"Furkan abiciğim gelmiş."

Konuşmasıyla diğerlerinin bakışları bana dönerken ben de hepsine tek tek baktım. "Furkan mı?" diye sordu Beyza. "Neden geldi ki?" Bakışlarım istemsiz bir şekilde Alperen'e kaydığında çıkış kapısının oraya dikkatle baktığını gördüm. "Ders çalışmaya gideceğiz." diyerek Beyzaya döndüm tekrardan.

"Neyse abla sen git de bekletme Furkan abiyi."

Bakışlarım kardeşime dönerken kaşlarımı çatarak baktım ona. Aklı sıra Alperen'i kıskandırmaya çalışıyordu. Hem de ortada kıskanılacak bir durum yokken. "Ne bakıyorsun bana öyle?" diye sorduğunda omuz silkerek bizimkilere döndüm ve Alperen hariç hepsine tek tek baktım.

"Gidiyorum ben. Görüşürüz."

"Bekle ya!" dedi Begüm. "Beraber çıkalım."

Onu onayladığımda çıkışa doğru yürümeye başladık. Tabii Buse benim koluma girdiği için birazcık önden önden sürüklüyordu beni. Okuldan çıktığımızda bakışlarım karşı tarafa kaydı. Furkan, kaldırımda durmuş telefonuna bakıyordu. Sanki ona baktığımı hissetmiş olacaktı ki bakışları aniden beni buldu. Tebessüm ettim. O da aynı şekilde karşılık verdikten sonra yanımıza geldi.

"Selam, Furkan abi."

Furkan, Buse'ye başıyla selam verip bana döndü. Onunla kafede tanışalı üç dört gün olmuştu ve biz bu zaman diliminde mesajlaşarak aramızdaki samimiyeti biraz da olsa ilerletmiştik. "Ee, naber?" Sorusu karşısında gülümserken cevap verdim. "İyidir, sen?" Gülümseyerek iyi olduğunu söyledikten sonra bizimkilere döndü.

"Arkadaşların herhalde."

"Evet, tanıştırayım sizi." diyerek onlara döndüm. "Beyza, Begüm, Yavuz, Tarık ve..." Bir anlık duraksayınca Alperen'in kaşları çatıldı hemen. "Alperen." dedim en sonunda. Sesim beklemediğim bir şekilde kısık çıkmıştı.

Onu arkadaşım diye tanıtmak... Garipti.

"Neyse ya." dedim kendime gelerek. "Gidelim mi artık?" Bakışlarım Furkan'a dönerken sorarcasına baktım ona. Beni başını sallayarak onayladığında bizimkilere el salladım. "İyi çalışmalar." dedi Buse sırıtarak. Onu duymazdan gelerek yürümeye başladım. Furkan da hemen yanıma geldi.

"O çocuk mu?"

"Ne?"

"Eski sevgilin o çocuk mu? Alperen yani."

GÜZEL KIZ |texting|Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz