chapter 7

128 25 16
                                    


    Ertesi gün Taeyong odasından çıkmak bile istemiyordu.  Bir gece önce çıkardığı sesler, birinin onları duymaması için fazlaca yüksekti.  Kimsenin onu durdurmamasını umarak sessizce koridor boyunca yürüyerek banyoların olduğu kata doğru ilerledi.

Sanki birileri ile karşılaşmak istemediği için evren onu daha çok kişiyle karşılaştırıyor gibiydi, koridora paralel kalan başka bir koridordan iki koridorun birleşimine doğru gelen diğer bir rahibe gördü. Onun geçmesini beklemek için hemen yanındaki sütunların arkasına saklandı, ardından çantasını tutarak karşıdaki banyo kapısına doğru koştu.

Her şeyi düşünmek ve gözden geçirmek için uzun bir duş almıştı. Rahip hakkında cinsel hayaller kurmak günahtı, ama bunu bugün günah çıkarma odasında söylemeyi düşünmüyordu.  Bahsetmeye çok korkuyordu.  Tanrı'nın bunu neden yaptığını anlayacağını umuyordu. Bunun hakkında konuşmasının rahiple kurmuş olduğu bağı bozacağından korkuyordu.

Taeyong düşüncelerinde boğulurken suyun soğuduğunu hissetmişti ve kurulanmak ve kıyafetlerini giymek için dıştan çıkmıştı. Görevlerini yerine getirmeye hazır olduğundan emin olmak için her zaman ayinlerden bir gün önce günah çıkarma seansı yaparlardı, şimdi yapıcakları gibi.

Merdivenlerden aşağı indi ve koridorlardan geçerken günah çıkarma odasına gidiş yolunu ezberlemesinin çok uzun süre almaması hakkında düşünüyordu. Gerçi sadece orasının değil, kilisenin çoğu yerinin planını ezberlemişti. Günah çıkarma odasına ulaştığında, Jaehyun'un da yanında durduğunu fark etti. Jaehyun derin düşüncelere dalmış gibi duruyordu. Kollarını birbirine geçirmiş ve parmaklarını yavaş yavaş birbirine dokunduruyordu. Taeyong'u görünce yüz hatları yumuşamıştı ve eliyle kapıyı işaret etmişti. Her ikisi de kendi yerlerine girmişler ve süreci başlatmışlardı.

Taeyong, kendisini rahatsız eden, asıl dahil etmesi gereken kısmı dışarıda bırakarak başlayacaktı.  Jaehyun'u hayal ederken kendine nasıl dokunduğundan bahsetmeyecekti. Aralıklı ahşap kapının arkasındaki Jaehyun'un ona bir şey sormak istediğini hissedebiliyordu, ancak konuyu dağıtmamaktan kaçınıyordu.

Seansı bitirdikten sonra ikisi bahçede her gün yaptıkları gibi yürüyüşe çıkmıştı. Jaehyun konuşmak için boğazını temizleyene kadar her ikisi de tek bir kelime dahi söylememişlerdi.

"Rahibelerden bir şey duydum."

Taeyong duyduklarından endişe ederek göğsünün kasıldığını hissediyordu. Görünüşe göre ikisi her zaman rahibelerden bir şeyler öğreniyorlardı. Jaehyun konuşmaya devam etti, "Saf bir yüreğin ve güçlü bir inancın olduğunu biliyorum. Bununla birlikte, kendini tatmin etmenin başka birçok yolu var."

Taeyong yürümeyi bırakmıştı, az kalsın son bir kaç dakikadır yutkunmayı ve nefes almayı bıraktığı için tükürüğünde boğulacaktı. Jaehyun'da  öksüren Taeyong'a bakmak için durmuştu. "Rahibeler dün gece benim adımı oldukça farklı bir anlamda söylediğini duymuşlar."  Taeyong boğazı daralıyor gibi hissediyordu. Zihni utanç dolmuştu, keder ve itaatsizlik düşüncelerinde boğuluyordu.  Dedikodularını kendilerine saklamadıkları için rahibelere kızgındı içten içe.

"G-gerçekten en içten şekilde özür dilerim Peder Jeong. Düşüncelerimin günaha girmesine izin verdiğim için çok pişmanım. Cinsel ihtiyaçlarım, saygınlığımı ve Tanrımıza olan sadakatimi geride bıraktı." ağlamaklı bir şekilde özür dillemişti. Jaehyun'a bakmak için sonunda cesaretini topladığında, Jaehyun'un yüzünde hiçbir rahatsızlık emaresi yoktu.  "Günahlardan korunmanı kolaylaştırmak için senden uzakta durmamı istiyorsan, bana söyle. Ben bunun en iyi yol olacağını düşünüyorum." dedi.

Jaehyun'un önerisi üzerine Taeyong başını sallamıştı.  Artık bunları düşünmeyeceğine ve şuan hissettiği utanç ve suçluluğun onu aynı hatayı iki kez yapmaktan alıkoyacak kadar güçlü olduğuna dair söz verdi.

a thousand small sins + jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin