3. Bölüm : Kapı

452 190 416
                                    

Sandalyemi geriye doğru itip zoraki gülümsemeyle, bakışlarımı adının Doğa olduğunu söyleyen kıza yönelttim.

"Kısaca?" Gözlerini devirip sevecen bir ifadeyle gözlerini gözlerimle buluşturdu. Başımı evet anlamında sallayarak onu onayladım.

"Peki... Adım Doğa, sadece Doğa. Senin kadar entrikalı bir hayatım yok anlayacağın." Göz kırparak konuşmasına son verdi. Ben de fazla üstelemeden önümüze koyulan yemekleri yemekle oyalandım.

Yemeklerimizi ufak ufak atıştırırken arkadan pekte aşina olmadığım bir müzik eşlik ediyordu. Salonda müziğe sessizce katılanlar, kendi aralarında fısıldaşanlar, yemeğiyle meşgul olanlar ve burada daha fazla duramayıp odasına çekilenler vardı... Ben şuan yemeğini yiyen gruba girsem de birazdan odama giden tayfadan olacaktım herhalde.

Oldukça neşeli görünen Doğa'ya dönüp konuşmaya başladım.

"Ben çıkıyorum..."

"Ya neden? Ne güzel konuşuyorduk." Aslında haklıydı, sohbetimizin sıkıcı ilerleyen bir yanı yoktu ancak bu bir bahane değildi cidden yorulmuştum. Hem yolculuk falan da vardı.

"Yoruldum ya ben biraz. Yarın konuşsak olur mu?"

"Peki yarın sabah konuşuruz." Son sözlerini söyledikten sonra arkamı dönüp gidecekken bağırdığını duydum.

"Telefon numaranı alabilir miyim?" Onaylayıp numaramı söyledikten sonra odama çekildim. Uykum pek bastırmıyordu ama bu uyuyamayacağım anlamına gelmiyordu bence.

Önüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına atıp usulca kapı kolunu indirdiğimde içeride Eva'yı gördüm. Takmamaya çalışarak yatağıma yerleşip saçımı tepeden ve pekte sıkı olmayan bir topuz yaptım. Oldukça küçük olan odaya geçip üzerime rahat bir şeyler geçirdikten sonra tekrardan Eva'nın yanına döndüm.

"Yarın gidiyoruz kampa." Yüksek çıkan sesine aldırmayarak, kısık sesimle cevap verdim.

"Biliyorum..."

"Nasıl olacağını biliyor musun?" Başımı 'hayır' anlamında sağa sola salladım.

"Ben biliyorum..."

"Tebrik mi edeyim?"

"Yok, istemiyorum. Sadece önemli olarak nitelendirebileceğin bir gezi hakkında bu kadar az bilgiye sahip olman beni şaşırttı doğrusu."

"Yani?.." Yine keyfimi bozmayı başarmıştı.

"Yani, şanslı olmak yetmiyor bazen Eylül..." Hiçbir şey diyemedim, öylece kaldım. Belki haklıydı, belki de sadece bana karşı bir laf sokma çabası içerisinde olduğu için böyle tepki vermişti.

Tam başımı yastığa koyup uzanacakken yanımdaki kız cümlesine son bir şey daha ekledi.

"Neyse sen uyu, nasıl olsa sana ışık tutan bir yol her zaman var. Ama biliyor musun Eylül, sen çok şanslısın. En azından benden çok..." Ne dediğini anlamamıştım fakat çokça merak ettiğim için tedirgince yatağımdan doğrulup ona döndüm.

Başımı sallayarak nedenini sordum, ilk başta konuşmadı. Umursamayan bir kız olsam dahi artık bu konuyu merak etmiştim.

Ayağa kalkıp Eva'ya baktığımda uyuduğunu gördüm. Belki de bana anlatmak istemediği içindi.

"Bana neydi ki?" diye söylene söylene ilerlerken ben de başımı sonunda yastığıma koyabildim. Uykum bit türlü gelmiyordu, kafamda dolaşan yüzlerce soru işareti vardı ve düşünmeden duramıyordum.

Sabah kalktığımda üzerimde dünden kalan herhangi bir yorgunluk yoktu, bu sebeple yüzüme ufakça tebessüm yerleştirip yataktan kalktım. Eva odada yoktu, nereye gittiğini düşünürken odanın kapısı sertçe çalındı. Kapı aynı hızla açılırken gelen kişinin Doğa olduğunu fark ettim.

ORMAN EFSANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin