8. Bölüm : Bataklık

84 12 4
                                    

Eva, derin bir iç çektikten sonra, düşündüğünüz belli edercesine kaşlarını havaya kaldırıp bakışlarını yere yöneltti. Sanırım bu bize yapacağı konuşma için bir hazırlıktı, yani bize bir açıklama yapmalıydı. Öyle susamazdı, derken Eva'nın dudakları arasından çıkan sesle tüm düşüncelerime bir son verdim.

"Hayır, hepsi benden çıktı. Nasıl oldu bilmiyorum, zaten amacım bu değildi. Sadece korkudan refleks olarak yapılmış bir hareketti. Böyle bir şeyle sonuçlanacağı aklımın ucuna dahi gelmezdi, yani tahminen." Dedikleri bana hiçbir şey katmamıştı, sadece bilinçli olarak yaptığı düşünmüştüm. Yalnızca bu.

Belime bağladığım hırkayı çıkarmayıp, at kuyruğu yaptığım saçımın iki yanından tutup çektim. Sanırım toparlamaya ihtiyacım vardı, en azından neler yaşadığımızı göz önünde bulundurursak, buna mecburdum. Maalesef ki mecburdum.

Derin düşüncelere daldığım başka bir zamandayım yine, olaylara bu denli kafa yormayalı bayağı bi' zaman olmuştu sanırım. Gerçi en son ne zaman gerçeküstü bir yere gittim ki? Düşününce o kadar imkansız geliyor ki insanın kulağına bu yaşadıklarımız ama gerçek, ya da ben öyle sanıyorum, cidden bilmiyorum. Tek bildiğim şey mücadele etmeye mecbur olduğum. Burada oturup ölümü beklemek, pekte güzel bir fikir değil gibi. Oturma kısmı dışında tabii.

Ailem ne yapıyordur acaba? Diye düşünmeden edemiyordum, aslında onların hayal edemeyeceği olaylar yaşıyoruz, yani onları düşünmek biraz mantıksız gibi gelsede onlar benim ailem... Sanırım sırf buradaki olaylardan biraz uzaklaşmak için kafamı başka düşüncelerle yormak istiyorum, bu kadar acınası haldeyim. Yoksa burada sorgulayacağım o kadar olay var ki, en basitinden kaç gündür burada olduğumuz. Bunu bile bilmiyoruz, ve daha bir sürü şeyi... Bu his cidden çok kötüydü, bilmemek. Hiçbir şey bilmemek.. Neden burada olduğumuzu, neden seçilen üç kişinin biz olduğumuz, amacımız... Ve daha saymadıklarım. Bunların cevaplarını bulacağıma dair olan umutlarım her geçen dakika biraz daha azalıyordu, bunun tam tersi olması gerektiğini gayet iyi biliyordum ama yapamıyordum işte. Daha başlarındaydık ve ümidi kaybetmem için çok erkendi ama korkak Eylül bunu yapamıyordu, buradan kurtulacağına dair çok az ümidim vardı, o da diğer kızlar sayesindeydi. En azından benim burada yalnız olmadığını hatırlatıyorlardı ve korkularımızı paylaşabiliyorduk.

Başımı duvara yaslamış bir şekilde yine saçma düşüncelere dalmışken, bu sefer Doğa tedirgin olduğu anlaşılan yüz ifadesiyle yanımıza yaklaştı. Bense her zamanki yaptığımı yapıp tüm bu düşüncelerime son verdim.

"Daha ne kadar durup oturacağız?" Bana kalsa ben otururdum aslında, en azından dinlendik işte fena mı? Ama maalesef benimle aynı fikirde olmayan insanlar olduğu için, bu fikri oraya atmayacaktım bile.

"Burada oturmamız için bir sebep yoksa, çıkalım." dedi Eva oldukça net bir ses tonuyla. Aslında bu kadarını ben de düşünebilirdim ama şu an bunun sırası değildi. Önemli olan şu an ne yapacağımızdı veya nereye gideceğimizdi.

Burada kalmak için tek bir sebep vardı, Eva'ya bir ok verildiyse illaki başka şeyler de vardır düşüncesiyle hareket ediyordum ama olmama ihtimali de vardı.

Of, kararsız olmaktan nefret ediyorum.

Gitmek için sebep yoktu sanırım, ya da vardı ama ben bilmiyordum.

"Eylül, kafanın içinde yaşadıklarını çok merak ediyorum." Doğa'yı duymamazlıktan gelmeye çalışırken, ellerimi belime koyarak ilerlemeye başladım. Sanırım hızlı karar vermemiz gerekiyordu.

Eva, beline yerleştirdiği oku ve kızıl saçıyla tıpkı filmlerdeki gibi görünüyordu. Duygularıyla değil, mantığıyla hareket eden, sert bir kişiliği olan, yetenekli, genelde doğru kararlar veren, ormanın üç efsanesinden biri. İlk defa kullanmıştım bu terimi, Ormanın Efsanesi... Alışıyordum belki de, ya da kendimi buraya ait hissetmeye başlıyordum. Bu kötü bir şey miydi?.. Öğrenmesem daha iyidi.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Dec 08, 2021 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

ORMAN EFSANESİWhere stories live. Discover now