4. Bölüm : Ormanın Efsaneleri

392 152 285
                                    

Girdiğimiz yere tekrar baktım ve tekrar. Bu sefer aklımı kullanarak arkamı döndüm, bu saçma yere nasıl girdiysem öyle de çıkacaktım. Yani kimseyi dinlemeyecektim. Hızla başımı yana döndürdüm, tam çıkacakken ortada bir delik olmadığını fark ettim. Birden göz bebeklerim büyüdü şaşkınlıkla yukarıya bakarken kendi kendime bir şeyler mırıldanarak sakinleşmek çalıştım. Bu bir rüya mıydı? Orman Efsanesi de neyin nesiydi, biz nereye gelmiştik? Aklımdaki soruları ve korkumu bir kenara bırakıp olan biteni anlamaya çalıştım.

"Ne oluyor?" Aslında cevabının kimsenin bilmediği bir soru yönelttim. Ortamda bulunan diğer kızlar gibi ben de hâlâ ne olduğunu anlamamıştım. Ellerimi göğsümde birleştirip derin nefesler alıp verdim. Panik yapmamalıydım... Kesinlikle mantıklı bir açıklaması olmalıydı.

Kimin şuan ne düşündüğü umurumda değildi ama herkesin susması da tüylerimi ürpertmişti açıkçası. En azından biri konuşup yalan bile olsa buradan çıkacağımız söylese içim kısa sürede olsa rahatlayacaktı. Ya da buranın korkutucu bir yer olmadığını bize anlatsa... Ama kimsenin dudaklarından böyle bir cümle çıkmadı.

Dudaklarımı ısırarak avuç içlerimi yüzüme götürdüm.

"Kapıya bakın!" Doğa'nın söylenmesiyle korkarak başımı oraya çevirdim. Bir şoku daha kaldıramazdım. Ama başımı oraya çevirdiğimde kapının üzerinde bir yazı daha belirmişti, diğerlerine göre daha sönük kalan bir yazı... Ve daha küçük.

Üzerinde ise yalnızca iki kelime yazıyordu. 'Ormanın Efsaneleri' Umarım bizimle bir alakası yoktur.

Burada ne olup bittiğini bilmiyordum ama iyi şeyler olmadığı kesindi.

"Acaba... Ormanın Efsaneleri biz olabilir miyiz?" Doğa'nın sözleri hem korkumu arttırmıştı, hem de şüphelendirmişti.

Tam bir şey söyleyecektim ki Eva kızıl saçlarını kulağının arkasına atıp beni susturdu.

"Emin olun, hiçbirimiz o kadar önemli değiliz." Bu sözüne karşılık hiçbir yanıt vermedim.

On dakika boyunca kimseden ses çıkmadı ve ben olan biten her şeyi bir kez daha düşününce konuşmaya başladım.

"Buradan çıkmalıyız!" Sözcükler istemsizce bağırarak çıkmıştı dudaklarımdan. Arkamı dönüp kayalıkları ittim, zorladım ama olmadı. Bir kere daha denedim ve bir kere daha. Gücüm tükenen kadar... Sonuç yine aynıydı, hayal kırıklığı. Olan tek şey çok yorulduğumdu...

Doğa zaten donmuş gibiydi, Eva da daha konuşmamıştı. Eğer bizimle bir alakası varsa suçlusu oydu ama biz de ona uymuştuk, hep beraber...

At kuyruğu yaptığım saçlarımı iki yanından tutup sıkarak önüme gelmesine engel olmaya çalıştım. Ardından aniden kulağıma gelen ve yavaş yavaş yükselen gıcırtı sesiyle kızlara döndüm. Eva kapıyı açıyordu, hızla yanına giderek kapıyı açmasına engel oldum, daha neyin nesi olduğunu bilmediğimiz bir kapıyı açmasına izin veremezdim.

"Ne yapıyorsun sen? Bırak! Buradan kurtulmamız lazım." Sinirle kurduğum cümle karşısında onun ses tonu benimkine nazaran daha sakindi.

"Korkma Eylül, en fazla ne olabilir ki?" Oldukça bariz bir şekilde yapmacık olduğu anlaşılan bir gülümseme belirdi dudaklarında. Tamam, kabul ediyorum fazla cesurdu. Ama bu özelliğe hem bize hem de başkalarına zarar vermesine neden olabilirdi. Zaten şuan onun duyguları ve merakı umurumda bile değildi.

"Sence? Dur anlatayım; senin yüzünden bilmediğimiz bir yere girdik ve şuan kapının üzerinde saçma saçma yazılar çıkıyor. Ayrıca sen o kapıyı açıyordun." Sinirden ağlayacaktım neredeyse.

ORMAN EFSANESİWhere stories live. Discover now