4. Bölüm - Critias

8.5K 767 30
                                    

Bu bizim de savaşımızdı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu bizim de savaşımızdı. İstemesek, uzak durmaya çalışsak bile bir gün bizi de içine çekecekti.

Fakat önemli olan benim ne düşündüğüm değil Semiramis'in ne düşüneceğiydi...

Ancak bildiklerimi öğrendiklerinde, kurulun ve liderimizin kafasının bir hayli karışacağından emindim.

Critias öyle herkesin kolaylıkla bulup, elini kolunu sallayarak girebileceği bir yer değildi. Dar kayalık geçitlerden geçip bir su altı mağarasına ulaşılırdı. Ardından labirenti andıran dolambaçlı yolları takip edip, dar bir açıklıktan; sanki başka bir evrene açılan çıkışa girerdik. 

Critias, Atargatis'in suyu kontrol ederek yaptığı, kubbeyi andıran bir koruma kalkanının içindeydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Critias, Atargatis'in suyu kontrol ederek yaptığı, kubbeyi andıran bir koruma kalkanının içindeydi. Ancak tüm bunlar belki artık insanların bize ulaşmasına engel değildi.

Burası binlerce yıldır evimiz olmuş, avlanmak için dışarı çıkmak zorunda kaldıkça da insanlara av olmuştuk. Yani içerisinin su yerine oksijenle dolu olmasını ve hepimizin kuyruklarımız yerine ayaklarımızı kullanarak insanlar gibi yaşamamızı sağlayan o tepemizdeki kalkan aslında bizi değil sadece şehri korumaya yarar olmuştu. Sonrası ise malumdu... Karada yaşamaya başlamış ancak yine de av olmaya devam etmiştik.

Her şey bitti zannederken ise aslında çok yanılmıştık.

Belki de her şey daha yeni başlıyordu.

Koruma kalkanını geçtim. Bunun için bir kuyruklulardan bir olmak gerekiyordu. Bu da aklıma başka bir şey daha getirdi. Acaba denizkızlarından doğan erkek çocuklar da kuyruklulardan sayılır mıydı? Bu kalkan onların geçişini engelleyebilir miydi?

Eğer hiçbir işe yaramayacaksa, insanlar bizi bulduğunda şehrin içinde bile güvende değildik. Diğer on bir gemide bulunan deniz adamlarının Cade ile aynı şeyleri düşünüp düşünmedikleri ilgili hiç bir fikrim yoktu. Ancak hala insanların emri altında çalıştıkları malumdu.

Hızla dönüşüp, şehrin kurulu olduğu platforma çıkarak aceleci adımlarla büyük salona doğru yöneldim. Herkesin orada olmasını umuyordum. Hem fiziksel hem duygusal olarak bitik durumdaydım ama şu an bu beni durdurmak için yeterliymiş gibi görünmüyordu. Bir esir olarak geçirdiğim ilk anlar tam bir kâbus gibi olsa da Cade ile kaldığım süre için aynı şeyi istedemde söyleyemiyordum. Critias'a kadar dayanıp son gücümle gelmekse kesinlikle tüm enerjimi tüketmişti.

TUFANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin