30. Bölüm - Kasırga

6K 630 172
                                    

O Cuma akşamı Greta ile teras katına çıktığımızda ne beklemem gerektiği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Ancak bir beklentim olsaydı bile bu kesinlikle daha önce filmlerde ya da dizilerde gördüğüme yakın bir ortam olmazdı.

Işıklandırmalardan, ses düzenine, dekorasyonun insanı içine çeken ve uçarı bir ruh haline sokan havasına direnmek zordu.

O an, içinde bulundukları duruma rağmen belki de her Cuma bu partiyi yapmaya devam etmelerinin asıl sebebinin; bir süreliğine de olsa unutmak olduğunu düşündüm. Tıpkı Trever'ın dediği gibi; belki de bir yıl sonra izine anca rastlayacakları bir düşman için her gün omuzlarında iyice artan yükü azda olsa atmak istiyor olabilmeleri neden normal olmasındı ki...

Belki de sosyalleşme yolları buydu...

Ya da belki; ben de artık düşünmeyi az da olsa bırakmalıydım. En azından bu gece için...

Greta'nın ısrarıyla giydiğim ve içeri girene kadar kesinlikle abartılı olduğunu düşündüğüm siyah mini elbise ve yürümekte zorlandığım on santimlik ince topuklu siyah ayakkabılara baktım. Benim için, bu elbise çokta hayal gücüne yer bırakmıyordu ancak etrafta bikinileriyle gezen kadınlar vardı yahu...

Ben onların yanında ilkokul öğretmeni gibi kalıyordum. Hatta Greta saçlarımı düzleştirip açık bırakmak yerine sıkı bir topuz yapsaydı eğer etrafta, "Çocuklar herkes yerlerine otursun. Lütfen koşuşturmayın." diyerek gezinmemi kimse yadırgamazdı.

Greta ise beline kadar gelen düz sarı saçları ve omuzdan bağlamalı beyaz mini elbisesiyle nefes kesici olmuştu.

Benim aksime çoktan ortama hemen uyum sağlamıştı. Zaten girişken yapımla tanınmazdım, üstelik bu lanet topuklular yüzünden tüm dikkatimi düşüp bir rezillik çıkartmamaya vermiştim, etrafımda kimlerin olduğuna değil...

Greta ikimiz için de birer içki almaya gittiğinde küçük yuvarlak masamızın taburelerinden birine tünemiş dikkatle etrafımı inceliyordum.

Müziğin seviyesi; kulakları sağır edercesine ve karşınızdakine sesinizi duyurmak için avazınız çıktığı kadar bağırmayı gerektirecek bir tonda değil, daha çok arka fonda ortamı hareketlendirmek için ayarlanmış gibiydi ve böylesi çok daha iyiydi...

Sadece dans pistinin etrafına dizilmiş hoparlörler, sesin orada daha fazla olabileceğini düşündürüyordu.

Dans edenlere kaydı dikkatim ve o an nefesim kesilerek Cade'i fark ettim ve az önce etrafıma bakarken nedense orada olmadığından emindim.

Lanet olasıca dans da edebiliyordu demek...

Ancak onun yaptığına dans demek büyük bir hata olabilirdi sanki. Daha çok izleyen herkesin ürpermesine ve karnına kramplar girmesine sebep olacak kışkırtıcı bir ön sevişme gibiydi.

Bir gram fiziksel enerji harcamadığım halde terlemeye başlamıştım ve nefes alış verişlerim çoktan düzensizleşmişti.

Ellerini, aralarında bir milim bile mesafe olmayan önündeki kumral kızın kalçalarına yerleştirmiş, müzikle birlikte kusursuz bir ritimle yavaşça salınarak hareket ediyorlardı.

Kızın elleri, sanki keşfetmek ister gibi Cade'in göğsünde hareket ederken. Cade'in dudakları kızın boynunda geziniyordu...

Tam o sırada sanki bakışlarımı üstünde hissetmiş gibi kafasını kaldırdı ve göz göze geldik.

Sesli bir şekilde yutkunarak hızla gözlerimi kaçırdım, ancak onun yakıcı bakışlarının hala üstümde olduğunu hissedebiliyordum.

Mükemmel bir zamanlamayla Greta o an elindeki içkilerle masaya geldi ve elbette yalnız da değildi.

TUFANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin