81. Bölüm - Beklenmedik

3.8K 480 116
                                    

Tekrar gözlerimi açtığımda oldukça tanıdık bir yerdeydim. Tıpkı diğer Tanrı ve Tanrıçalar gibi kendimi bir yerden, diğerine gönderebilmiştim. O an, hala bunu nasıl başarabilmiş olduğumla ilgili tam olarak bir açıklamam yoktu... 

Esasen Tanrıların bazı güçlerini bulundukları kattan aldıkları aklımdan geçiyordu ve bunlardan birinin de ansızın birilerinin yanında bitivermek olduğunu hatırlıyordum. 

Hafızamı zorlarsam daha fazlasını da bulacaktım... Ancak; en az kırk sekiz saattir uykusuzdum, yaşadığım duygu değişimleri yüzünden ruh halim yerlerde sürünüyordu ve daha da önemlisi o an çok daha büyük önceliklerim vardı.

Etrafa yayılmış o tanıdık kan, ter ve rutubet kokusu yine midemin kasılmasına sebep olmuştu.

Kingu'nun esiri olduğum dönemde tutulduğum zindandaydım. Ancak bu kez zincirlerle tavana asılmış duran bedenlerden hiç biri bana ait değildi.

Ağzımdan ıstırap dolu bir inilti çıkarken, tanınmayacak durumda olan ve çoktan kanlı birer et parçası gibi görünen her üç bedenin de etrafındaki siyah ve kırmızı cübbeli on iki mürit korku dolu bir iç geçirerek bana doğru döndü.

Gözyaşlarından yanaklarım ne zaman ıslanmıştı bilmiyordum. Sebebi hem rahatlama, hem de karşımdaki manzaranın dehşetten içimi titretmesiydi. 

Acıydı, kalbimin burulmasıydı, ruhumun yaşadıkları işkencenin boyutundan bile kararmasıydı...

Boğazıma oturan yumru yüzünden yutkunamıyordum bile... 

Gözleri oyulmuş, derileri soyulmuş, belli yerlerde kemikleri görünecek şekilde kırıklar ve kesiklerle dolu bedenler, dehşetten nefesimi kesmişti.

Önümdeki müritleri, gözlerimde biriken yaşlar yüzden hala bulanık görüyordum. Ancak korkudan titremeye başladıklarını fark etmeyecek kadar da değil...

Sıkıca gözlerimi kapatıp; bunun hem bir kâbus olmasını, hem de gerçekten onları bulmuş olmayı dilediğim korkunç bir ikilem yaşadım. Buna rağmen istemesem de rahatlamış gibi derin bir nefes alıp verdim ve en azından en kötüsünün onlar için artık bittiğinin huzuruna bıraktım kendimi.

Gözlerimi tekrar açtığımda, bakışlarımdaki kederi rahatlıkla gölgede bırakacak bir hiddetle dolmuştum.

Bazen içinizdeki karanlığın kontrolü ele almasına izin vermeniz gerekirdi. Çünkü vicdan ya da merhamet göstermek onun işi değildi. O, yoluna çıkanı yakar geçer, o an sizin zayıflığınız olarak kalacak hiç bir duyguya yer vermezdi. Ve son kırk sekiz saattir Bendis'den sonra ikinci kez kendimi bu karanlığa bırakıyordum. 

Benimle aynı anda, karşımdaki on iki müridin bedenleri de alevlerle kaplandı.

Kontrol kesinlikle bende değil, içimdeki o karanlıktaydı ve bugün öldürecek kadar merhametli bir günümde olduğum söylenemezdi.

Bu yüzden bedenlerini tıpkı Bendis gibi yaktım.

Gözlerinde ve ağızlarında fazladan bir çalışma daha yapıp; yanık bir et dışında hiçbir şey bırakmadım.

İşim bittiğinde sessiz iniltileri kaplamıştı her yeri.

Rüzgârımla bedenlerini orantısız bir şekilde etrafa savurduğum an, o iniltilerden de kurtuldum... Ve tek odağım karşımda hareketsizce duran üç bedendi artık...

Gözlerim yine yaşarmaya başlamıştı. Ancak bu kez kendimi tuttum ve bunun için neredeyse sahip olduğum tüm irademi kullanmam gerekmişti.

Gözlerim hemen ileride duran üç beden arasında sadece birindeydi...

TUFANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin