49. Bölüm - "Buradayım"

5.2K 658 35
                                    

Greta hala içinde olduğu tehlikenden habersiz konuşmaya devam ediyordu.

Sıktığım dişlerimin arasından tıslar gibi, "Git." dedim.

Kafası karışmış gibi bana bakakaldı. "Anlamadım?"

"Hemen buradan git Greta!" derken bakışlarım tehlikenin nereden geldiğini anlamak ister gibi etrafta geziniyordu.

Bir şeyler döndüğünü anlamış gibi o da sağına soluna bakınmaya başladı.

"Neler oluyor?" diye soran sesinde panik vardı.

"Burada birisi var. Hemen git!"

"Cyrus?" dedi soru sorar gibi.

Ona bir cevap verebilecek kadar bile ne vaktimiz, ne de sabrım vardı. "Hemen git buradan!"

Neyse ki kendisini hızla hangardan dışarı atacak kadar vakti olmuştu. O çıkar çıkmaz etrafa uğursuzluk gibi yayılan lanet bir sis tabakasının içinde kaldım ve tüm içgüdülerimi devreye soktum.

Greta dışarı çıkar çıkmaz havadaki yoğunluk giderek arttı ve bir anda hangarı saran sis giderek azalırken, kendimi etrafımı saran onlarca devin arasında buldum.

Tanrılar aşkına!

Bu kahrolası şeyler de neyin nesiydi?

Birileri, devden canavarlar, ya da canavardan devler yaratmak konusunda iyi iş çıkarmış gibi görünüyordu.

Her biri nerdeyse on katım kadardı.

Koca ağızları sanki konuşmalarını engellemek ister gibi iple dikilmişti. Gözleri sadece aklardan oluşuyor, devasa bedenlerini saran ağaç kökleri onları daha da ürkütücü gösteriyordu. Elleri birer pençe şeklindeyken, ayakları toynaklardan oluşuyordu ve yüzlerinde antik semboller vardı. Ayrıca kesinlikle berbat kokuyorlardı...

Kısacası korkunç ve iğrençtiler...

Kalp atışlarım o kadar hızlanmıştı ki sanki göğsümü delip geçecek gibiydi.

İçimde yükselen paniği derin bir nefes alarak yatıştırmaya çalıştım.

Onlar devse ben de bir Tanrıçaydım.

Ve kendime olan güvenim nihayet yerine gelmiş gibiydi.

Yüzümde oluşan gaddar gülümseme, içlerinden birkaç tanesinin geriye doğru bir kaç adım atmasını bile sağlamıştı.

Ve daha başlamamıştım bile...

Aralarında öylece kalamazdım. İçimde onu serbest bırakmam için baskı yapan gücü sanki daha da artmasını bekler gibi zapt etmeye devam ettim. Ardındansa ilk olarak havayı çağırdım. Güç, bir patlama gibi vücudumdan dalga dalga etrafa yayılırken devasa devlerin sağa sola savrulmalarını keyifle izledim.

Sonra kendime yoğunlaştım, ayaklarım yerden kesilip havada süzülürken ellerimden çıkan alevler bir bir hedefini bulmaya başladı. Değdikleri her bedene hızla yayılıp, kavururken; ağızları dikilmiş olan devlerin sessiz çığlıkları tüylerimi ürpertiyordu.

Etrafımı saran yanık et kokusunun ise bir süre boyunca aklıma geldikçe mideme kramplar sokacağından emindim. Ama şimdi değil, şu an değil...

Ben onları öldürdükçe sanki yerine sürekli yenileri çıkıyor gibi sayıları hiç azalmıyordu. Bu bir Hydra'nın yılanbaşlı kafasını kestikçe, bir yenisinin daha çıkıyor olmasından farksızdı.

Onları teker teker avlamak yerine alevlerin vücudumu sarmasına ve gittikçe büyümesine izin verdim. Havayı kullanarak tüm ateşi etrafa yaydım. Sessiz inlemeler etrafta hızla yayılırken içimdeki zafer sarhoşluğu hiç olmadığı kadar arttı.

TUFANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin