Ona rüyanda desek

3K 322 227
                                    



Hyunjin ile o günden sonra yatmamıştık. Bir hafta geçmişti ve sadece uyuyorduk çünkü ben nedense o bana yaklaştıkça kendimi uzak tutar olmuştum. Hyunjin, Jeongin ile aynı devam ediyordu. Bu durum belki de beni etkilemişti bilmiyorum. Ama o günden sonra nedense Hyunjin'in bana hisli bir şekilde yaklaştığını düşünmüş ve bu yüzden o ne zaman yaklaşsa geçiştirir olmuştum.

Diğer yandan ise her şey olağanüstü normaldi, sıkıcı yani. Evde hiçbir olay olmuyor, her gün diğer günün kopyası devam ediyordu. Bundan iki gün önce Jeongin gelmişti ve biraz oturmuştuk. Sonrasında Hyunjin ile dışarı çıkmışlardı. Bense yatana kadar Hyunjin'in gelmesini beklemiştim. Bir zamandan sonra sanrım Hyunjin gibi birlikte yatma durumlarına alışmıştım.

Okulda günlerimi Chan'la geçiriyordum. Eğlenceli bir tipti ve okul biraz daha katlanabilir kılınmıştı gözümde. Aslında o günden sonra Chan'ı kullanmayı çok düşündüm. Tıpkı şu an onu kafeteryada beklerken düşündüğüm gibi. Aklım sürekli Hyunjin'deydi ve ben kendi içime bir şeyleri kanıtlayamıyordum. O gecede düşünmüştüm bunu, başka biri olsa yine böyle hissederim diye ve ben bunun için arkadaşlık yakalamış bir insanı kullanacak kadar şerefsizdim. Gerçi Chan'ın da bana ilgisi var gibi duruyordu. Bu yüzden onu bugün eve davet edecektim. Derslerim erken bittiği için evde kimsede olmayacaktı bu yüzden sorunsuz bir şekilde kafamı dağatacak sonrada Hyunjin'e rahatça orta parmak çekebilecektim.

Chan kahvemi uzattığında gülümseyerek aldım ve oturmasını bekledim. Oturup bir yudum alırken konuştum. "Bugün derslerim erken bitiyor.. seninde öyleyse bana gidelim mi?"

Bana dönüp kafa salladı. Bende gülümsememi genişlettim. Ondan sonrasında ufak tefek konulardan laflar açılmış ve konuşmuştuk. Chan aralara yakalamayacağımı düşündüğü laflar sıkıştırıyordu ve ben hepsini yakalıyordum. Bu çocuk beni saf sanıyordu ama ben böyle cilvelere düşmezdim.

Bir süre oturduktan sonra kalkmış ve kalan derslerime gitmiştim. Üç saat sıkıcı bir şekilde geçtikten sonra Chan'ı aradım ve kapıya çağırdım. Arabası olduğunu gördüğümde şaşırmıştım açıkçası. Bende istiyordum ama ehliyet sınavına gittiğimde eğitmen, şekil şukul yaptığım için bırakmıştı. Bende sonra tavırlanıp kursa gitmeyi bıraktım. Sonra da o işler hiç aklıma gelmedi.

Arabaya bindiğimde Chan'a evi tarif ettim. Yol boyunca ona bizimkileri anlatmıştım ve Hyunjin'i atlamıştım. Çünkü onun hakkında fazla bilgi vermeye gerek yoktu.

Eve geldiğimizde merdivenleri çıkmış ve kapıyı aralayıp girmiştim. Chan da girince kapıyı kapattım ve koridordan içeriye bakış attım. Beklediğim gibi boştu. O salona geçerken içecek bir şeyler almak için mutfağa yöneldim ve dolaptan birkaç bira çıkardım. Salonda oturduğu koltukta, yanına yerleştim. Mesafeyi biraz kısa tutmaya özen gösterdim ki uğraşmak zorunda kalmayayım. Ona uzattığım birayı alıp açtığında konuştum.

"Bizim çocuklar dağınıktır biraz. Umarım sorun olmamıştır."

"Açıkçası benim evimden daha düzenli."

"Çünkü ben varım." Yalandı. Evin amına koyan bendim asıl. Tekrardan dağılacak şeyleri düzeltmek benlik değildi. Mesela Hyunjin yatağının üstünü örterdi. İçeri gidip baksak birleşik yataklardan yarısının düzenli yarısının bozuk olduğunu görebilirdiniz.

Chan'ın diğer yanında duran kumandaya uzandığımda vücutlarımız yakınlaşmıştı ve bunun sonucunda ona dönmüştüm. O da farketmiş olacak ki ona baktığımda gülümsedi. Kumandayı alıp yavaşça geri çekilirken bir elimi bacağına koydum. Televizyonu açarken ona döndüğümde ise hala bana bakmaktaydı.

"Chan?"

"Efendim?" Ona biraz daha yaklaştım.

"Böyle baktığında fazla hoşsun." Sırıttı. Yüzünü yaklaştırdığında bende yaklaştırdım. Dudaklarımızı birleştirdiğinde bir süre durdum. Hyunjin'in dudakları gibi değildi. Memnun olmamıştım ama dudaklarımı aralayıp öpmeye başladım. Eli belime giderken kolumu boynuna atmış ve biraz daha öne çıkmıştım. Chan'la öpüşürken bir yandan ise aklım sürekli Hyunjin ile onu kıyaslamakla meşguldü. Bu şekilde nasıl odaklanabilirdim ki?!

Ayağa kalktığımda onu da kaldırdım. İşleri ilerletmem lazımdı. Elinden tutup onu çekiştirdiğimde kendi odama götüremeyeceğim için bende Jisung ile Changbin'in odasına ilerledim. Kapıyı açtığımda ise çığlığı basmıştım.

•••

"Siktir, Felix!" Jisung kucağındaki Minho'yu yana çekip üstlerine pikeyi kapatırken bende Chan'ı geri itmiştim.

"İnsan ses çıkarır be nasıl sevişiyorsunuz?!" Çemkirdiğimde Jisung masanın başında duran bozuk parayı bana fırlatmıştı. Kapıyı kapatıp Chan'a baktığımda çok pis rezil olmuştum. "Evde olduklarını bilmiyordum. Olmamaları lazımdı."

Kafam eğildiğinde çalan kapı ile koridorda ilerledim. Chan'da mutfağın kapısına gelmişti. Kapıyı açtığımda bir siz eksiktiniz diyesim geliyordu. "Ne işiniz var?"

"Merhaba Felix!" Jeongin her zamanki enerjisi ile ayakkabılarını çıkarıp boynuma sarıldığında gözlerimi devirdim.

Hyunjin, Chan'a gözlerini dikmiş izliyorken Chan konuşmaya başladı. "Sen şu çocuk değil misin? Şey şu barda Felix'e sev-"

"Ya ya o evet hadi biz dışarı çıkalım Channie!" İlerleyip Chan'ın kolunu tuttuğumda Hyunjin'in kaşları çatılmıştı ama bunu umursamadım. Bir şeyler elime yüzüme bulaşmadan buradan gitmeliydim.

"Felix dur. Hazır herkes buradayken takılalım. Hem 'Channie'yi de anlatırsın bize." Hyunjin soğuk bir şekilde konuştuğunda yüzüm düştü. Tanrım bana bunu mu reva gördün gerçekten.

•••

Jisung ve Minho giyinmiş yanımıza gelmişlerdi. Hyunjin ile Jeongin ikili koltukta yan yana otururken bende Chan'ın yanına sinmiştim. Jisung, Minho ve Hyunjin bana öldürücü bakışlar atıyorken Jeongin hala gülümsüyordu. Keşke şu kadar pozitif olabilseydim ya keşke!

Olduğum yerde domates salçasına dönmüştüm ve diyecek bir şeyimde yoktu. "Eee Chan anlat Felix'le nasıl tanıştınız?" Jisung konuştuğunda Chan bir bana baktı. Sonra konuşmaya başladı.

"Aslında ilk barda tanıştık. Hatta Hyunjin de vardı. Sonra aynı okulda olduğumuzu farkettik." Hyunjin'e döndüğümde çıkışta kavgaya gidecekmiş gibi bir hali vardı.

"Siz birlikte misiniz?" Jeongin sorduğunda gözlerimi büyülttüm.

"HAYIR!" Herkes, Hyunjin'de dahil bana dönerken devam ettim. "Yaani sadece takılıyoruz öyle şeyler yok, dimi Chan."

Chan'a baktığımda kafa sallayıp onayladı. Sonrasında gülümseyip elini omzuma attı. "Ona şimdilik desek."

"Ona rüyanda desek?" Hyunjin konuştuğunda bu sefer herkes ona dönmüştü, bende dahil. Jeongin'in gülümsemesi yüzünden giderken Chan 'neden' dedi. "Yanlış anlama ama buna Felix karar verebilir ve Felix'in kararına bakacak olursak bekar bir bunak olarak ölecek." Ağzına götürdüğü birasından yudum alırken kaşlarım çatıldı.

"Açıklama için teşekkürler Hyunjin. Ama buna yorum yapması bana kalsın." Konuştuğumda Chan'ı cesaretlendirmiş olacağım ki sırıtmıştı.

"Hey hey! Buranın atmosferi fazla gergin." Minho'ya döndüğümüzde Hyunjin ayaklandı.

"Zaten biz kalkıyoruz. Siz beyler fazla sıkıcısınız." Bana bakarak konuştuğunda gözlerimi kaçırdım. Sıkıcı olan ben olmasam eve atıcak olan manitası ile kendisiydi. Elimle 'bay bay' yaparken hiçte pişman değildim. Sonuç olarak bu kadar alınıp gücenmesine ne gerek vardı?

•••

Hyunjin reis kıskandı hrrr
Yatmadan bir bölüm daha yazmayı planlıyorum belki yazmam bilmiyorum neyse seviyorum sizi
Yıldıza click*
-Jedi

Honeypie // HyunLixUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum