19. Kalp Çarpıntıları

8.2K 1.4K 559
                                    

Geçen bölümün oyları ne öyle :'( 

Üzüyorsunuz :(

*

Gökay'ın küçük, tamamen modern döşenmiş, aşırı güzel bir terasa sahip evinde İrem ve Deniz'in de bize katılmasıyla çok güzel bir gece geçirdik. Gökay üniversite anılarından bahsettiğinde beni bir kez daha şaşırttı. Gerçekten de hiç tahmin ettiğim gibi biri değildi. Hatta tam tersi çok çılgındı. Otostopla baştanbaşa gezilen ülkeler, paraşütle uçaktan atlamalar, Afrika'nın en tehlikeli sokaklarında başına bela açmalar... Öylesine güzel anıları ve fotoğrafları vardı ki inanılmaz özenmiştim. Ben de böyle bir hayat istiyordum. Özgür, çılgın... Hayatı dolu dolu yaşamak istiyordum. Dışarıda başka, bambaşka ihtimaller olduğunu ve hayatın bir kalp kırıklığından daha büyük olduğunu fark etmiştim o anda.

Harika geçen bir akşamın sonrasındasonraki güne inanılmaz enerjik başlamıştım. Ta ki Kaan odama girmemden yalnızca saniyeler sonra odama dalana kadar.

Kocaman gülümsemesiyle, "Günaydın," diye selamladı beni.

Montumu asıp koltuğuma geçtim.Ben onun kadar güleç değildim. "Günaydın."

Aklında yine parlak bir fikir olduğu heyecanla parlayan gözlerinden ve gülümsemesinden anlaşılıyordu. Masamın önündeki koltuğa oturup –daha doğrusu koltuğa dizlerini koyup- hafif doğrularak kollarını masaya koydu. Masanın üstünden bana doğru eğilmiş, aramızdaki mesafeyi birbirinin hiçbir şeyi olmayan iki insanın arasında olmaması kadar aza indirgemişti.

Rahatsızlık tüm bedenimi ele geçirdi. Beni rahatsız eden şey yakınlığı değildi. Beni rahatsız eden şey yakınlığının içimde uyandırdığı şeylerdi.

İnsanların hayatlarının gözlerinin önünden film şeridi gibi geçmesi ölüme yakın anlarda gerçekleşiyor sanırdım. Oysa ben onu şu an, Kaan bu kadar yakınımda mutlulukla gülümseyerek gözlerimin içine bakarken tam da bunu yaşıyordum. Bir anda Muse albümündeki şarkılar zihnimin arka planında çalmaya başlamış; yoldaki çarpışmamızdan balkonumda belirdiği ana, yağmurda ıslandığımız akşamdan okula gizlice girdiğimiz geceye, doğum günümde elinde pastayla doğum günü şarkımı söylediği andan konserde binlerce kişinin arasından koşarak gelip beni öptüğü ana kadar her şey saniyeler içinde gözlerimin önünden geçmişti.

Kalp atışlarım mümkün olamayacak kadar büyük bir hızla artmıştı. Vücut ısım artmış, üstümdeki kazak beni sıkmaya başlamıştı. Zihnim, kalbim.... Tüm vücudum... Ruhum... Hepsi saçma sapan bir tepki vermişlerdi. Tabii o sırada Kaan'ın ne dediğini algılayamamış, toparlamaya çalışmak yerine vücudumun verdiği saçma sapan tepkiye ilgimi verdiğim için hepten aptala dönmüş, pat diye, "Ne?" diye sormuştum.

Başını yana eğip yalvarır gibi, "Dur öyle şaşırıp itiraz etme hemen," dedi. Neyse ki içimde dönen şeyleri fark etmemiş, söylediği şeye tepki veriyorum sanmıştı. "Bence çok güzel bir fikir."

Neden bahsediyordu yine kim bilir?

Şansıma şükürler olsun ki tam o anda en ummadığım kişi odama girip beni kurtardı.

"Neymiş o güzel fikir?" diye sordu Ezgi.

Ezgi odama girdiğinde bunu Kaan'dan kaçmak için fırsat bilip ayağa kalktım. Zaten Kaan da onu gördüğünde masamın üzerine tünemekten vazgeçip ayağa kalktı.

"Klibimizde Açelya'nın oynaması gerektiği."

Demek Kaan'ın bu seferki muhteşem fikri, düzeltiyorum, bu seferki 'beni içeren' muhteşem fikri buydu.

İLHAM PERİSİOù les histoires vivent. Découvrez maintenant