6

5.5K 599 224
                                    

"Evin arkasındayım! Çabuk yardıma gelin biriniz!"

Jungkook ısrarla arkadaşlarına yardım çağrısında bulunuyordu ancak kimse onu takıyor gibi durmuyordu.

"SİKECEĞİM ŞİMDİ! GELSENİZE YARDIMA! ÖLDÜM İŞTE ÖLDÜM! HER SEFERİNDE AYNI BOKU YAPIYORSUNUZ AMINA KOYAYIM YA!"

Okuldan geldiğinden beri arkadaşlarıyla oyundalardı ve bu bilmem kaçıncı yardım çağrısıydı. Her seferinde sinirle uzun küfürler sıralıyor ancak oynamaya devam ediyordu.

"Çıkıyorum ben. Aptal aptal oynuyorsunuz sonra sinirlenme Jungkook."

Taehyung da ona karşıdan söverken Seokjin çaresizce ikilinin tartışmasının bitmesini bekliyordu. En sonunda karşılıklı olarak birbirlerini 'piç' ilan ettiklerinde hepsi beraber oyundan çıktılar. Jungkook bundan daha fazla sinirlenemeyeceğini düşünürken saatlerdir içinde biriken sinirle elini sertçe klavyesine vurdu.

Klavye parçalara ayrılırken, tuşlar yerlere saçılmıştı. Kırılan yerlerdeki sivri kenarlar yüzünden Jungkook elinde keskin bir acı hissetmişti. Eline baktığında avucunun kanadığını gördü. Ağzından bir tıslama çıkarken eline doğru üfledi. Sağ eli kesilmişti ve sol eliyle nasıl pansuman yapacağını düşünüyordu. Annesi ve babası henüz işten dönmemişlerdi.

Avucunu havaya bakacak şekilde tutarak kanların damlamamasını sağlarken banyoya doğru yürüdü. Bir iki peçeteyle avucunun içine bastırırken zil sesi evin içinde yankılandı. Gözleri saate gittiğinde daha ailesinin işten gelmesine bir saat olduğunu gördü.

Beklemeden kapıya gidip açtığında Jimin endişeyle ona bakıyordu. "Şey, az önce vurma sesi geldi de. İyi misin diye bakacaktım," derken gözleriyle herhangi bir sorun var mı diye bakınıyordu. Jungkook'un eli dikkatini çektiğinde panikle terliklerini çıkarıp eve girdi.

"Jungkook! Elin kanıyor!"

"Klavye parçalandı, sivri bir yer kesmiş olmalı. Çok acımıyor merak etme," dedi yüzünü buruşturmamak için çabalarken. Ancak Jimin ona inanmamıştı. "Ne demek acımıyor, şuna bak nasıl kanıyor. Gel hemen saralım."

Jimin Jungkook'un sağlam elinden tutarak banyoya doğru çekiştirdi. Önce kanayan yeri suyla temizledi. Daha sonra Jungkook ona ilk yardım malzemelerinin olduğu kutuyu gösterdikten sonra birlikte üst kata çıkmışlardı.

Klavye parçalarıyla kaplanmış odaya girdiklerinde basmamaya dikkat ederek yatağa oturdular. Jimin hızlıca kutudan bir gazlı bez çıkarıp üzerine biraz tentürdiyot döktü. Üzgün bir ifadeyle Jungkook'a baktı.

"Biraz acıyabilir, acırsa söyle tamam mı?"

Jungkook başını salladığında bezi yaraya hafifçe değdirdi. Bir yandan da çok acımasın diye üflüyordu. Jungkook ilk birkaç dokunuşta acı yüzünden tısladığında Jimin sessizce özür dilemişti. Daha dikkatli olmaya dikkat ederek yarayı temizlemeye devam etti.

Jungkook bir süre sonra acısını unutmuş, canını yakmamak için yumuşak yumuşak dokunan ve dudaklarını büzerek üfleyen çocuğu izlemeye başlamıştı. Şimdi tamamen kabul ediyordu. Jungkook Jimin'den kesinlikle çok hoşlanıyordu.

Jimin yarayı temizlemeyi bitirdiğinde temiz bir bandaj alıp güzelce sardı. Tamamen hallettiğinde kaşlarını çatarak kafasını kaldırdı. "Ne diye bu kadar sinirlenip klavyeyi dağıttın ki? Bak kendine de zarar verdin işte."

Jungkook sinirden çok, tatlı duran gencin söylediklerine gülümsedi. "Arkadaşlarım beni sinirlendiriyor," dedi omuz silkerek. Jimin sinirle somurtmaya devam ederken, "Yine de kendine zarar vermen gerekmezdi," dedi, bir yandan da pansuman malzemelerini kutusuna koyuyordu.

Jungkook karşısındaki bu sevimli görüntüye karşı koyamıyor, resmen içi gidiyordu. Jimin'in yanaklarını avuçlarının içine aldı ve zaten büzüşmüş olan dudakları daha da öne çıkardı. Avucuna baskı yapılması şu an umurunda değildi. Tatlı bir ses tonuyla, "Büzme dudaklarını şöyle," dedi. Gözlerine dikilen kehribar gözlere baktı. İkisinin de hiçbir şey yapmayıp öylece durması uzaktan saçma görünebilirdi ancak birbirleriyle bakışırken gözlerinin içinde gördükleri şeyler onlara saçma gelmiyordu.

Jimin yanaklarının kıpkırmızı olduğuna eminken utançla gülümseyip başını eğdi ve elindeki kutunun fermuarını kapattı. "Bekle beni," deyip odadan çıktı.

Jungkook o sırada etrafa saçılmış klavye tuşlarına baktı hüzünle. O klavyeyi alalı en fazla bir veya iki ay olmuştu ve cidden çok sevmişti. Şimdi parçalara ayrılmış halde durması onu üzmüştü. Bastığı yerlere dikkat ederek dolabından bir poşet buldu. Yerdekileri toplarken Jimin odaya gelmişti.

"Jungkook sen bırak, eline bir şey olmasın. Ben yaparım." Endişeyle yere çöküp poşeti elinden almaya yeltenmişti ancak Jungkook kafasını salladı. "Sorun değil. Çok kesici değil zaten. Hallederim otur sen."

"Olmaz öyle," deyip Jungkook'a yardım etmişti. Bütün parçaları topladıklarında Jungkook kapının yanında duran çöp kutusunun içine attı poşeti. Jimin yatağa otururken Jungkook tekrar dolaba gidip üst raflara elini attı. Yepyeni, henüz kutusu bile açılmamış bir klavye ortaya çıktığında Jimin şaşkınlıkla baktı. Acaba orada daha kaç tane bundan vardı?

"Koleksiyon mu yapıyorsun?"

Jungkook masanın önündeki sandalyesine oturup kutuyu açarken konuştu. "Aslında hayır. Sadece tasarımı hoşuma gidenleri alıyorum. Bazen canım sıkıldığında değiştiriyorum bazen de işte böyle olaylar olduğunda."

Jimin anladığına dair birkaç mırıltı çıkardı. Aslında şu an Jungkook'un tekrar oyun oynayıp sinirlenmesini istemiyordu. Bu yüzden yapacak bir şeyler düşündü. Aklına gelen şeyle gözleri parıldadı. "Jungkook," diye şakıdı.

Jungkook kafasını ona çevirip heyecanlı duran gence baktı. "Hm?"

"Dün gece çok güzel bir şarkı keşfettim. Hadi gel beraber dinleyelim. Ama burada değil." Çekingence küçük işaret parmağıyla yukarıyı gösterdi. "Çatıda." Jungkook yüzündeki hoş gülümsemeyle Jimin'e bakmaya devam ederken başıyla onayladı.

Jimin mutlulukla gülümseyip Jungkook'un elinden tutup evden çıkardı. Hızlıca kendi evinden kulaklıklarını alıp tekrar beraber çatıya çıktılar. Geçen gece oturdukları yere oturup bacaklarını yüksek binadan sallandırdılar. Öyle güzel bir saatte gelmişlerdi ki güneş gökyüzünde kaybolmadan önce son demlerini vuruyordu. Ufuğu kaplayan kızılımsı örtü izlenmeye değer bir görüntü sunuyordu insanlara.

Yine de Jungkook o güzel manzaraya sırt çevirdi daha güzel bir manzarayı seyretmek için. Jimin hevesle kulaklıklardan birini takmış diğerini de Jungkook'a uzatmıştı. Jungkook'sa sadece kafasını ona uzatmakla yetinmişti. Jimin kulaklığı takıp şarkıyı başlatmıştı.

Yan yanayken tek bir kulaklıktan gelen müzik sesi iki gence ne kadar huzur verebilirse o kadar çok veriyordu.

İçinde olduğum duruma bak.
Nerede olduğumu söyleyemedim
Tanrı bunun ev gibi hissettirmediğini biliyor.

Hayır, diye düşündü Jungkook. Şu anda bulunduğu yer ona tam olarak ev gibi hissettiriyordu.

Ne olduğunu bilmiyorum
Kaçtım, kaçtım
Ya da bulacağımı düşündüğüm şey
Tek bildiğim
Sen teksin, sadece teksin
Sana bu gece ihtiyacım var
Aklımı kaybetmeden önce

Evet, diye düşündü Jungkook. Bu gece sana ihtiyacım var çünkü sen benim için teksin.

...

Önceki bölüme niye sadece ON İKİ(12) yorum geldi..? bu mu cidden hak ettiği..? En sevdiğim bölümlerden biriydi ve ne bilim ya.. moralim bozuldu biraz

bu bölüm de öyle olmaz umarım :(

neyse

umarım beğenmişsinizdir💙

JiKook

Still With You |JIKOOK|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin