19.Geçmiş

77.9K 4.5K 762
                                    


  Merhaba , Yaban ve Şakayık severler.
Biz geldik. 🌺

Bölümler düzenlendiği için yorum ve beğeniler kaybolabiliyor. Siz ne yapacağınızı biliyorsunuz snsns

Bölüm size emanet. Seviyorsanız ya gidin konuşun arkadaşlar ya da sahip çıkın. Sjjsjsjs Beğenileri unutmayalım. Yıldıza dokunanın gökyüzü olsun. ⭐️⭐️

Bir de ufak bir hatırlatma duyurulardan haberdar olmak için beni takip edebilirsiniz. Dilerseniz... 🦋

İyi okumalar sevgili okur🌺


Topuklu ayakkabı sesinin yankılandığı koridorun bitimindeki siyah kapı; ince, uzun zarif bedenin kırmızı ojelerle süslü, bakımlı elleri tarafından birkaç kez çalındı.

Sert bir " Gel!" sesiyle beraber, otuzlarındaki keskin yüz hatlarına sahip , kestane rengi saçlarını tepesinde sımsıkı topuz yapmış genç kadın, yeterli ölçüde yapılmış makyajın süslediği kemikli yüzünde herhangi bir duygu emaresi göstermeden pahalı ve oldukça lüks olduğu belli olan masanın başındaki kır saçlı, sert çehreli adamın ona bakıp konuşması için müsaade vermesini bekledi.

Orta yaşlarının sonundaki, yapılı ve uzun boylu adam elindeki, isminin ve soy isminin baş harflerinin altın işleme ile yazıldığı kalemi masaya seri bir hareketle bırakıp deri koltuğunda arkaya yaslandı.
Keskin bakışlarını karşısındaki on senelik asistanının duygudan uzak bakışlarına çevirdi.
" Evet Zuhal?"

Karşısındaki kadının sert yüz hatları çok hafif yumuşadı ve başını hafif eğerek konuşmaya başladı.

" Efendim, geçen gelen genç bugün de geldi. Birkaç korumaya da yumruk atmış. Ne yapalım?"

Üzerindeki pahalı siyah takım elbisenin kollarındaki hayali tozları silkeleyen adam, döner koltuğunu elli yedinci kattaki dairesinin şehre hakim, geniş camlarına çevirdi.
Akşam oluyordu. Güneşin batmaya yakınki kızıllığı şehrin, yüksek binalarını yalayıp geçerken bulunduğu dairenin eşyalarına da kızıllığını bulaştırıyordu.
Kan gibi, diye düşündü. İnsan kanını içinde taşıyordu ama doğanın yaptığı her şey yalın, her şey çıplaktı.
" Ne istiyormuş?"

Yüzünü boyayan kızıllık, alnındaki kırışıklıkları derinleştiriyor, yaşını olduğundan büyük gösteriyordu. Güneşin gözlerini rahatsız etmesi sebebiyle gözlerini bir parça kıstı. Göz çevresindeki yer etmiş kırışıklıklar bu hareketi bekliyormuşçasına hemen ortaya çıktı.

" Sizinle görüşmek. Son bir haftadır olduğu gibi."

Kır saçlı adam ayağa kalktı ve bir elini traşsız yüzüne attı. Sakin sakin ovalarken düşünüyordu. Bela sevmezdi. Israr sevmezdi. Hata sevmezdi. Aptallık da sevmezdi. Ama şu son bir ayda hepsi ile muhattap oluyordu.
Ellerini arkasında bağlarken binaların, karmakarışık ruhları içinde sakladığı küçük pencerelere gözü takıldı. O pencerelerin ardında birileri vardı. Onun krallığını devam ettirmek için o pencerelere, o pencerelerin ardındaki zerre umursamadığı bedenlere ihtiyacı vardı. Ruhları? Ruhları umrunda bile değildi. İnsanların duygularıyla ilgilenmezdi.

" Gönderelim mi efendim?"

Biraz sabırsız olmasını isterdi karşısındaki kadının sesinin.Kadınlar normalde sabırsız olurlardı oysa. Ancak Zuhal'i on senedir yanında tutmasının en büyük sebebi bu umursamazlığıydı işte. Ya da umursamaz davranabilme konusundaki yeteneği.

YABAN Where stories live. Discover now