Yaratıcı

18.6K 1.4K 83
                                    

"Evet Alison... Dünya'da gördüğün Yunan mitolojisine benzeyen bir inanışımız var. Ama kesinlikle aynı olduğu söylenemez. Tanrılar'ın Dünya'ya indiğinde etkiledikleri insanların uydurduğu palavralar çoğu. Biz Zaman Koruyucusu'na yani Efendimiz'e inanır onun yolundan gideriz. Zaman Koruyucusu Tanrılar'ı yaratarak Dünya'daki düzeni sağlamak istedi. Ariçem ve diğer dört çember üyesine ölümsüzlük ve ilahi bir güç verdi. Onları sonsuzluğun koruyucusu ilan etti. Ama zamanla bu yeterli olmadı. Ara elementlere hükmeden Tanrılar yarattı. Bu dört Tanrı asıl Çember Kurucular'ı ile beraber çalışarak düzeni sağlamaya çalıştı. Ama insanoğlu yine yolunu şaşırdı ve bu Zaman Koruyucusu'nu çok sinirlendirdi. Kendi yaptığı tüm görevler için birer Tanrı atadı ve bu küçük Tanrılar'ı Çember Tanrıları'nın hükmüne verdi. Çember Kurucular'ı güçlerini çocuklarına aktararak Çember'in devamını sağladı. Tabiki siz istisnasınız. Aristo bana veya Walter'a bu gücü vermedi. Zaman Koruyucusu da bir daha da insanoğlunun işine karışmadı. Ne onu gören ne de onunla herhangi bir iletişime geçen olmuştur Aristo dışında. Efsaneye göre ise Efendi ve Aristo sadece bir kez karşılaşmıştır." dedi. "Bizim için. Logan ve benim için mi ?"dediğimde Jackson tebessüm ederek başıyla onaylamıştı. "Peki Zeus falan?" dediğimde Jack kahkahayı basmıştı. "Kendisini yakından tanırım ama biz ona Dios demeyi tercih ederiz. Çapkınlığı dışında Antik Yunan'da anlatılan Zeus ile bir ortak noktası yok. Yakın dostumdur. Umarım bir gün tanışırsınız." dedi. Jack bana sık sık Yaratıcılarımızdan bahsederdi. Zaman Koruyucusu ile Aristo neden bizi yaratmıştı ? Aristo neden bizi istemişti ? Galiba bunu bayağı bir süre daha merak edecektim. Ama her ne olursa olsun o benim Yaratıcımdı ve onun yolundan gitmeliydim.

Saatlerdir alandaydık. Hava kararmıştı. Bacaklarım ve kollarım yorgunluktan ağrıyordu. Jack hâla Ava'nın başında pes etmeden çabalıyordu. Denemediği iksir veya büyü kaldığını sanmıyorum. Noah yanımda donuk bir surat ifadesiyle Ava'ya bakıyordu. Neler yaşadığımızı düşününce Noah'un çok dayanıklı olduğunu fark ettim. Jason birkaç adım ötede sinirle toprağı eşeliyordu. İkisine de hayran hayran bakıyordum. Bu kadar güçlü olmaları beni şaşırtmıştı. Ben saatlerdir ağlıyordum. Gözlerimden artık yaş gelmiyordu. Alev almış gibi yanıyorlardı. Elimde değildi ki. En yakın arkadaşımın cansız bedeni yan tarafımda yatıyordu , erkek kardeşim yaşıyor mu onu bile bilmiyordum , Noah ve Jason bitik durumdalardı...

Rüzgar içimi titretiyordu. Jack en sonunda dizlerinin üstüne çökerek ellerini iki yana bıraktı.
Yok işte. Dönmedi. Ava öldü. Beynimde bu kelimeler çınlıyordu. Boğazım yanıyordu. Jason 'Eve gidin Noah. Hadi.' dedi. Noah sesini çıkarmadan oturmaya devam etti. Jason normalde kendi istekleri dışına çıkılmasını istemez ve izin vermezdi ama o bile bu sefer üstelememişti. Jack 'Tören için Kurul üyelerine haber ver Jason.' dedi. Cidden ölmüştü. Artık Ava yoktu. Jason suratına yumruk yemiş gibi sarsılarak 'Bir çaresi yok mu Jack?' dedi. İlk kez onu böyle çaresiz görüyordum. Adeta yalvarıyordu. Noah bakışlarını çevirdi. Gözleri dolu doluydu. Masmavi gözleri iyice koyulaşmıştı. Jack elleriyle suratını kapattı. İçimdeki öfke Simon'ı parçalamaya yeterdi. Ama defalarca onun baygın bedenine saldırmaya kalkışsam da Noah ve Jason belimden tuttuğu gibi beni geri çekmişti. Jack ayağa kalktı. Daha fazla bizim yanımızda bu hâliyle bulunmak istememişti galiba. Gözleri kıpkırmızıydı. Güvenip sırtımı dayadığım ailemin parça parça olmasını izliyordum. Kendimi tutamayarak tekrar ağlamaya başladım. Artık kriz geçirme düzeyine gelmiştim. Kelimeleri beynimde tutmadım. Hepsini bağıra bağıra dışarı vurdum :' Lanet Aristo ! Sözde beni yaratan olacaksın ! Neredesin ihtiyacım varken ! Nerede !'  diye haykırdım. Yere çöküp ellerimi başıma koydum. Titriyordum. Hissizleşmiştim. Jason yanıma diz çöküp beni kendisine çekti. 'Şittt... Alison lütfen.' dedi. Sesindeki acı yankılanıp beynimi istila ediyordu. 'Nefret ediyorum ondan. Bana böyle bir hayat sunduğu için.' dedim.
Tam o sırada gökyüzü karanlık bir hâl aldı. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başladı. Hava buz kesildi ve rüzgar hepimizi birkaç adım geri itti. Jason 'Noah kes şunu !' diye bağırdı ama Noah şaşkın şaşkın havaya bakıyordu. 'Ben yapmıyorum ve en kötüsü ne oluyorsa engel olamayacağım kadar güçlü !' diye bağırarak cevap verdi. Havada zift gibi siyah bir girdap oluştu. Çevredeki ağaçlar yerlerinden fırlayacakmış gibi sallanıyordu artık. Jason'ın önüme geçip rüzgara engel olma çabalarına rağmen başımı kaldırıp inatla gökyüzündeki girdaba bakıyordum. Anında girdaptan küçük bir hortum çıkarak zemine uzandı ve sonra her şey kayboldu. Son buldu. Hava düzeldi. Jack kollarını indirip ileri doğru alanın ortasındaki bir şeye odaklanmıştı 'İmkansız... Ama olamaz...' diye fısıldadı. Gözlerimi baktığı yere çevirdiğimde siyah pelerinli ,orta yaşlarda, uzun boylu , sarışın sayılabilecek bir adamın bize doğru geldiğini gördüm. Jason ve Noah şaşkın şaşkın adama bakıyordu. Siyah peleriniyle iyice yanımıza yaklaşarak önümüzde durdu. Kendime engel olamayarak 'Sen kimsin?' dedim. Adam tebessüm etti. Oldukça karizmatik bir adamdı. Noah adama bakarak 'Tanıştırmama izin verin efendim.' dedi. Adam yumuşacık sevgi dolu bakışlarıyla Noah'u onayladı. Noah ardından bana dönerek :' Alison, seni Çember kurucusu Aristo'yla tanıştırayım. Kendisi Jackson'ın babası , Jason'ın dedesi , benim amcam ve seninde yaratıcın olur. Biraz komik sayılabilecek bir ilişki aslında.' dedi.
Aristo tebessüm etti ve bana dönerek 'Merhaba sevgili kızım.' dedi.

ARİÇEMWhere stories live. Discover now