Ruhlarımız

3K 298 130
                                    

Beğenin lütfen 😽

Saatlerdir boş sokaklarda yürüyorduk. Suna hiçbir şey sormamış, ben hiçbir şey söylememiştim.

Kenarlarda duran sokak lambaları sayesinde gölgelerimiz gözüküyordu.

Gözlerimi yere çevirdim ve gölgelerimizi izlemeye başladım.

Küçükken gölgeleri ruh olarak düşünürdüm, bizim ruhumuz. Onların sadece ışık ile ilgili olduğunu öğrendiğimde buna inanmamıştım ve hayal kırıklığına uğramıştım.

Suna ve benim gölgeme baktım. Gölgelerimizde ellerimiz birbirine değiyordu, el ele tutuşuyor gibi duruyorduk.

Gözlerim Suna ve benim ellerime döndü, gerçekte el ele tutuşmuyorduk.

Acaba ruhlarımız mı el ele tutuşuyordu?

Bir parkın yanından geçerken durdum ve parka bakmaya başladım. Bırakın parkı, annem öldükten sonra çocukların eğlenmek için gittiği hiçbir mekâna gitmemiştim.

Salıncaklar gözüme çarptı, parktaki tek ışık salıncakları aydınlatıyordu. Diğer her yer karanlıktı.

Suna'nın nahif sesi hemen kulaklarımın yanında yankılandı. "Parka gitmek ister misin?"

Gözlerimi ona çevirdim. Alay ediyor gibi durmuyordu, benden bıkmış gibi durmuyordu, yorgun gibi durmuyordu. Gayet normal bir şekilde, parka gidip gitmek istemediğimi soruyordu.

"Evet." Dedim kuruyan boğazımdan çıkan kısık sesimle.

Kafasını salladı ve parka doğru adımlamaya başladı. "Gidelim o zaman."

Parkın hemen yanındaki sokak lambasının aydınlattığı salıncaklara ilerledik ve oturduk.

Bu sefer yine yerdeki gölgeme baktım. Çok minikti, sanki o da acı çekiyor, kendisini korumaya çalışıyor gibiydi.

Suna'nın gölgesine baktım, onunki ise daha büyük, daha uzundu. Yanımda sanki beni korumaya çalışan bir melek gibi duruyordu.

Suna, gökyüzüne baktı ve derin bir nefes aldı. "Uzun zamandır akşamları sokakta tek başıma bu kadar uzun süre yürümemiştim."

"Üzgünüm." Dedim mırıldanarak.

Onu zorla dışarı çıkarmış gibi hissetmiştim ve bu bok gibi hissettiriyordu.

Gözleri bana kaydı, "Neden üzgünsün? Bu durumdan rahatsız olduğumu söylemedim."

Ayaklarım ile oturduğum salıncağı hafif hafif sallamaya başlamıştım. Ellerim ile tuttuğum salıncağın demirlerini daha çok sıktım. "Zorla dışarı çıkarmış gibi oldum."

Bir süre beni izledi, ona bakmadım ama hissediyordum. Dakikalar boyu beni izledi ve tekrar kafasını önüne çevirdi. "Ne yapmak istediğini soran bendim. 'Gel birlikte ülkeden kaçalım, Vücudumuza olabilecek en saçma dövmeyi yaptıralım, Sabaha kadar gökyüzünü izleyelim...' Gibi şeyler desen onları da yapardım."

Gözlerimi ona çevirdim, açıkçası dediklerinden etkilenmiştim.

Daha önce kimse bu kadar kibar davranmamıştı. Yani, istediğim her şeyi yapabilecek şekilde değillerdi.

Suna ise tam tersi, istediğin her şeyi yaparım demişti. Bunu, açık açık yüzüme söylemişti.

"Gölgeler..."

Bana döndü, dediğimi anlamdırmaya çalışıyor gibiydi. "Gölgeler...?" Gözleri yerdeki gölgelerimize döndü.

"Küçükken gölgeleri insanların ruhları sanardım." Cümlem bittiğinde ben de gözümü yerdeki gölgelerimize çevirdim.

Suna hafifçe gülmüştü, "Bu yerdekiler, ruhlarımız mı yani?"

"Çocukluk inancıma göre, evet."

"Benim gölgem, yani ruhum; seninkinden neden daha büyük?"

Derin bir nefes aldım, "Belki benim ruhum seninki kadar büyük olmak için çok yorgundur."

Bana dönmüştü, ben de ona döndüm.

Gözlerine bakınca bana sormak istediği binlerce soruyu görüyordunuz.

Bana ne olduğu, o kutudan çıkan ipin ne alaka olduğu, neden bu kadar mutsuz olduğum...

Ama hiçbir şey sormadı. Sakince ayağa kalktı ve bir adımda benim salıncağımın yanına geldi.

Elini uzattı, nereye gidiyorduk bilmiyordum ama iyi bir yer olduğuna emindim.

Elini tuttum ve ayağa kalktım.

Suna x Reader (Haikyuu x Reader)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin