Kader

2.8K 281 123
                                    

Beğenin lütfen 😽

Lora'nın anlatımıyla:

Saatlerce yerde oturduk, konuşmadık, sadece oturduk. Ben, kafamı Suna'nın omzuna yaslamış, Suna'da kafasını benim kafama yaslamıştı.

Odamdan miyavlayarak çıkan gece, yavaş yavaş bize yaklaştı ve Suna'nın kucağına oturdu.

Suna bir eliyle onu okşamaya başladı.

"Gece seni seviyor." Dedim, çok sessiz bir şekilde.

Hafifçe güldü, "Evet."

Bir süre sessizlikten sonra cümlesine devam etti. "Sen...?"

Anlamayarak başımı biraz ona doğru çevirdim.

"Sen de seviyor musun, beni?"

Kafamı omzundan kaldırdım ve dümdüz bir ifade ile gözlerine bakmaya başladım. O da bana bakıyordu.

Ağzımı araladım, birkaç saniye dediğim şeyi tarttım ve mırıldandım. "Beni mi seviyorsun?"

"Kim bilir...?"

Gözlerimi önüme çevirdim ve biraz daha dikleştim. "Sevmiyorsundur."

"Seviyorsam bile sevdiğime inanmazsın."

Derin bir nefes aldım, "Muhtemelen."

"Soruma cevap ver."

Tekrar ona baktım ve az önce bana verdiği cevabı ona verdim. "Kim bilir?"

Yavaşça doğruldum ve odama gittim. Suna ise arkamdan beni izledi, hissediyordum.

~~~~~~~~~~~~~~~

Duştan çıkıp saçımı havluya sararken mutfakta bir şeyler yapan Suna'yı gördüm.

Saat artık akşam 8'e gelmişti.

"Suna?"

Bana döndü, elimde bıçak vardı ve kesme tahtasında da bazı sebzeler vardı. "Ne yapıyorsun?"

Kesme tahtasına baktı ve geri bana döndü. "Öğretir misin?"

"Neyi?"

"Yemek yapmayı."

Birkaç saniye ona baktım, bir şey demeden ona yaklaştım ve elimdeki bıçağı aldım. "Öğretirim."

~~~~~~~~~~~~~~~

"Bak, anladın mı? Sadece kabuğunu üstten soyacaksın."

"Anladım, tamam."

Elimdeki patatesi aldı ve soymaya başladı. Bir anda istemsizce kahkaha attım, "Dur, dur!"

Elindeki patatesi ve soyacağı aldım, "Kabuğunu soy dedim, soyarken patatesin de yarısını alıyorsun!" Konuşurken hâlâ gülüyordum.

Suna cevap vermeyince ona döndüm, yüzüme bakıyordu, dudaklarında hafif bir tebessüm vardı. Sanki yüzümün her santimini inceliyormuş gibiydi.

"Ne oldu?"

"Çok güzel gülüyorsun."

Dediği şey ile biraz şaşırarak kaşlarımı kaldırdım. "Öyle mi?"

"Daha çok gülmelisin."

Geri önüme döndüm ve patatesi soymaya başladım. "Denerim."

~~~~~~~~~~~~~~~

"Okurken ağladığın bir kitap var mı?"

Kahvemden bir yudum alıp kafamı duvara yasladım, "Var, çok var."

"En son hangisine ağladın?"

" 'Ve sonunda ikisi de ölür' isimli bir kitap."

"Neden ağladın? Zaten sonunda ikisinin de öleceği belliymiş."

"Birbirlerinin ruh eşilerdi," gözlerimi Suna'ya çevirdim, "Ama ölecekleri gün tanıştılar ve sadece 24 saat, hatta 24 saatten daha az bir süre beraber oldular."

"Birbirlerini geç tanıdıkları için mi ağladın?"

"Hayatlarının son gününde, tamamen şans eseri birbirlerini tanıyıp, saçma bir sebepten öldükleri için."

"Kitaptan bir ders çıkarman gerekiyor bence..."

Gözlerimi ona çevirdim, "Çıkardım zaten, sadece daha uygulamaya başlamadım."

Hafifçe güldü, "Sorun da bu ya."

"Öyle mi? Bunun sorun olduğunu bilmiyordum."

Bitirdiği kahvesini bizden biraz uzak bir yere bıraktı ve yavaşça uzanmaya başladı.

En sonunda da kafasını dizime koyup tamamen uzandı. "Umarım..." Derin bir nefes aldı, "Sonumuz kitaptakiler gibi olmaz."

Ellerimi saçlarına attım ve yavaş yavaş oynamaya başladım, "Kaderimizi yazan varlığa söyle bunu."

Suna x Reader (Haikyuu x Reader)Onde histórias criam vida. Descubra agora