♡³

1.4K 233 220
                                    

Yaslandığım duvardan endişe ile kalktım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Yaslandığım duvardan endişe ile kalktım.

Gecikmişti.

Hızla cebimdeki telefonu çıkarırken saate baktım.

17.45..

Okuldan geldiğimde her zaman burada olmuş olurdu. Şimdi ise yeri boştu.

Yine de bekleyecektim.

Beklerken cebimdeki paketi çıkararak bir dal aldım ve içmeye başladım.

Yetiştirmem gereken ödevler vardı. Üstelik sınav haftamdaydım.

Buraya gelirken amacım onu birkaç dakika da olsa görüp gitmekti.

Ama o burada değildi.

Onu görmeden buradan ayrılmayacaktım.

Zehirli dumanı içime çekerken bakışlarımı gökyüzüne çevirdim.

Ben dış dünyayla fazla ilgilenen biri değildim.

Normal gökyüzüydü işte. Ucu bucağı belli olmayan bir mavi.

Ama o sürekli gökyüzünü izlerdi.

Bu dikkatimi çektiğinden beri bazı geceler balkonda sigara içerken gökyüzünü izlemiştim.

Tamam, güzel hissettirdiği doğruydu. Ama saatlerce hiçbir şey yapmadan gökyüzünü izlediğine şahit olmuştum.

Bu kadar sevilecek ne vardı?

Belki de sevdiğinden değildi.

Gerginlikle yüzümü ovuşturdum. Bu davranışlarıma anlam veremiyordum.

Daha adını bilmediğim birine aşık olamazdım değil mi?

Kendi kendime düşündüm. Düşüncelerimden bir sonuç çıkarmak iyi bir seçenekti.

Hakkında bildiğim tek şey nerede oturduğuydu.

Böyle bakınca ona karşı hislerimin olmuş olması imkansız geliyordu.

Ama hislerimi yorumlayacak olursam onu görmeden geçirdiğim bir günün sonunda huzursuz hissediyordum.

Onu izlerken kendimi güvende hissediyordum.

Ve artık akıttığı her gözyaşı benim de üzülmeme sebep oluyordu.

Yanına gitmek ve akıttığı her gözyaşından dolayı ona kızmak istiyordum. Yaralarını sarmak, onu bir bebekmişçesine dış dünyadan uzak tutmak istiyordum.

Bebekmişçesine?

Düşündüğüm şey ile dudaklarımın kıvrılmasına engel olamadım.

Adını bilmiyordum belki ama o benim bebeğimdi.

Hislerim belki de aşk değildi. Ama ondan hoşlanmaya başladığımı hissediyordum.

Günün yorucu saatlerinden sonra nefes alabildiğim tek yer onu izlediğim andı.

Öylece durup gözyaşları yüzünden süzülürken kızarmış yüzü, dudakları ve minik burnuyla meleklerden farkı yoktu benim için.

Keşke ona kollarım arasında sıkıca sarılabilseydim.

Derin bir nefes vererek başımı kaldırdığımda gördüğüm beden ile anlık nefesimin kesildiğini hissettim.

Gelmişti.

Gelmişti ama bu sefer ağlamıyordu.

Daha doğrusu buraya gelmeden önce ağlamış olmalıydı. Zira yüzünün kızarıklığından bunu anlamıştım.

Üstünde gözlerimi gezdirdiğimde pijamalarını ve giydiği terliği gördüm. Evinden gelmiş olmalıydı.

Yüzüne dikkatlice baktığımda dudağının altındaki hafif kırmızılığı gördüm. Kurumuş kan olmalıydı.

Yavaş ve tökezleyen adımlarla her zamanki banka gitmek yerine salıncağa ilerledi.

Ne kadar süredir burada durduğumun farkında değildim ama gökyüzünün mavi ışıkları kendini yavaş yavaş laciverte boyamaya başlamıştı. Haliyle parkta çocuklar da kalmamıştı.

Kendini salıncağa bıraktı.

Başını salıncağın demirine yaslarken hafifçe salıncağı hareket ettirdi.

Kendinde değil gibiydi.

Gözünden bir damla yaş aktığında yüzünü buruşturarak elini yavaşça dudağına götürdü.

Acıyor olmalıydı.

Yanına gitmek istedim. Ama bunu yapacak cesaretim hala yoktu.

Özür dilerim bebeğim.

Parka bir kadın girdiğinde dikkatle onları izlemeye devam ettim.

Kadın koşarak gidip ona sarıldı. Endişeli görünüyordu.

Ne konuştuklarını duyamasam da çocuk salıncaktan kalkmıştı.

Kadının peşinden ilerlerken ben de onların peşinden gittim.

Kısa süren yürüyüş sonrası ikisi de apartmana girdiğinde kararan havaya baktım.

Annesi olduğunu düşündüğüm kadının yol boyunca konuşup o çocuğun konuşmaması dikkatimi çekmişti.

Eğer bir gün telefonda konuştuğunu görmesem dilsiz olduğunu düşünebilirdim.

Muhtemelen bilerek konuşmuyordu.

Söyleyecek sözlerini kaybetmiş sessiz bir kalbin ne konuşmasını bekliyordum ki?

Love poem | hyunminWhere stories live. Discover now