♡⁸

1.3K 234 239
                                    

Hala dünün utancını yaşıyorken endişe ile koşarak parka ilerliyordum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Hala dünün utancını yaşıyorken endişe ile koşarak parka ilerliyordum.

Gökyüzü siyah bulutlarla çevriliyken şiddetle yağan yağmur umurumda değildi.

Şemsiyem olmasına rağmen ıslanmak da.

Bir an önce bebeğimin orada olduğunu görmeye ihtiyacım vardı.

Dün olanları düşündüğümde beni sapığı sanması muhtemeldi.

Bu yüzden ya bir daha parka gelmezse?

Bu düşünce gözlerimi dolduruyorken kendi kendime söz verdim.

Eğer hala oradaysa beni sapığı sanmaması için ve kendimi ona açmak için elimden geleni yapacaktım.

Parka ulaştığımda her zamanki bankta oturduğunu gördüğümde duraksadım.

İçimi rahatlamanın verdiği huzur doldururken etrafta olan tek kişilerin biz olduğunu fark etmiştim.

Hızla yağan yağmurun altında ağlıyorken hasta olma düşüncesi zihnime doldu.

Belki doğru bir zaman değildi ama iş işten çoktan geçmişti.

Yanına ilerlediğimde adım seslerimi duymuş olacak ki başını bana çevirdi.

Ağladığını belli etmemek adına kendini sıkıyordu.

Şapşal çocuk.

Artık seni çok iyi tanıyordum.

Yanına banka oturduğumda bir müddet başı eğik bekledi.

Ben de bir adım atamıyordum.

Yanında oturduğum gerçeği zihnime dolarken içimden küçük kalp krizleri geçirdiğime emindim.

"Neden beni rahat bırakmıyorsun?"

Fısıltıyla konuşsa da onu duyabilmiştim.

Hala bana bakmıyordu.

"Çünkü ağlıyorsun."

Kendimin bile şaşıracağı şekilde net bir tonda konuştuğumda dudaklarından 'huh?' tarzı bir tepki çıkmıştı.

"Bu yeterli bir sebep değil?"

Sanırım benim bebeğim biraz inatçıydı.

Bilmiyordu ki ilk defa onunla konuşma fırsatı elde ettim, bunun geri tepmesine izin vermeyecektim.

"Neden? Ağlayan bir insanı iyileştirmek istemem yanlış mı?"

Dediğim ile vücudunu bana döndürdü.

Bir müddet bakışları yüzümde gezindi. Düşünüyor olmalıydı.

"Ama herkes ağlıyor."

Kısık sesiyle zorla cevap verdiğini fark ettim. Onun için de zordu.

"Sen herkes değilsin."

Karşımdaki beden daha fazla içinde tutamamış olacak ki birden hıçkırıklarıyla ağlamaya başladı.

"Benden ne istiyorsun? Zaten yeterince derdim var lütfen bir de sen üstüme gelme. Dayanamıyorum artık. Ağlıyorsam ne olmuş? Bu da mı yanlış? Hiçbir şeyi beceremiyor muyum ben? Neden herkes.."

Hıçkırıkları arttığı için konuşamadığı sırada onu kendime çektim ve başını göğsüme yasladım.

Tepki vermeden ağlamaya devam ettiğinde bir elimi saçlarına çıkarıp okşadım.

Her an beni tersleyebilir düşüncesi ile fısıltılı bir tonda dudaklarımın hemen yanında olan kulağına nefesimi vererek konuştum.

"Biliyorum, senin tarafından bakınca sapığın tekiymiş gibi bir imaj vermiş olabilirim. Ama ben buraya iki buçuk ay önce taşındım ve seni ne zaman görsem hep aynı yerde ağlıyordun. İlk başta merakımdan seni izliyordum ama sonra.."

Bebeğimin hıçkırıkları kesilmişti, beni dinliyor olmalıydı.

"..seni izlemeye ihtiyacım varmış gibi hissettim. Biliyorum bu çok garip, ben de öyle olduğunu düşünüyorum. Ama gün geçtikçe senden ciddi anlamda hoşlanmaya başladım."

Dediğim ile başını göğsümden çekmiş, bakışlarını tekrar yüzüme çıkarmıştı.

Aferin hyunjin. Birden pat diye söylenilir mi? Alt tarafi sapık olmadığını açıklayacaktın.

Gerginlikle yutkundum.

İstemsizce ellerimi iki yana salladım.

"Hayır hayır yanlış anladın. Aslında anlamadın. Bak lütfen beni sapık sanma. Sana karşı duygularım var ama sen istemezsen hiçbir şey olmaz. Biliyorum daha birbirimizi tanımıyoruz ama.."

Birden gülmeye başladığında durdum.

İlk defa güldüğünü görüyordum.

Tanrım ben ona melek mi demiştim?

Meleklerin bile bu kadar güzel olduğunu düşünmüyorum.

Hala gülüyorken başını yere çevirdi.

"Seni sapık sanmadım aptal."

Dediği ile ben de gülümserken birden ayaklandı.

"Gitmem gerekiyor.. mmh?" Bana nasıl sesleneceğini düşünmek için duraksadığında konuştum.

"Hyunjin."

Pek konuşkan bir tip değildi. Çok kısa bir süre bakışları tüm vücudumda gezindiğinde titrediğimi hissettim.

"Ben de Seungmin."

Demek ki bebeğimin adı Seungmin'di.

İsmi bile çok güzeldi.

Seungmin birkaç adım atmış ardından durarak bana arkası dönükken konuşmuştu.

"Hasta olacaksın eve git. Görüşürüz Hyunjin-ah."

Dediği ile ağzımdan garip sesler çıkmaması için dudağımı dişledim.

Çığlık atacaktım.

Hızlı adımlarla uzaklaştığında kendimi banka bıraktım.

Yağmur damlalarını her hücremde hissederken yüzümdeki aptal sırıtışı durduramıyordum.

Her şey rüya gibi geliyordu.

Adını öğrendim.

Seungmin.

İsmini kendi kendime tekrarladım.

Daha birkaç güne kadar ismini bilmek uçuk bir hayalden ibaretti benim için.

Üstelik onunla konuşmuştum da.

Bana gülümsemişti.

Gülümsemesinin hayatımda gördüğüm en güzel şey olduğuna yemin edebilirdim.

Aklıma gelenle banktan fevri bir hareketle kalktım.

Ben ona karşı hislerim olduğunu söylemiştim.

Love poem | hyunminWhere stories live. Discover now