- Ben seni anlatırken bile ağladım. -
Multimedia: Dicle
Bölüm Şarkısı: Ben Cocks - Build a home* * *
16. Bölüm - Geri dönüş?
Üç hafta geçmişti. Uzmanlar tarafından eğitilen korumalarım kendini geliştirmeye başlamıştı bile. Araştırma ekipleri ellerinden geleni yapıyordu. Ben mi? Bense bir oraya bir buraya koşuşturuyordum. Ecevit abim ile alıştırmalarım vardı. Eğitilen ajanların takibi de bendeydi. Ecevit abi ve Pusat bana yardımcı olmaya çalışıyorlardı ama her sokak bana çıktığı için pek yararları dokunmuyordu açıkçası.
Oturduğum koltuktan hızla kalkmam ve geri hızla oturmam birkaç saniyemi almıştı. Aynı salon içerisinde Melodi, Oktay ve Semih ders alıyordu ve onları izleme görevi yine bendeydi. Ders, teknik kısmını geçmiş artık ciddi bir boyut almıştı. Ajanlar oradan oraya savrulurken benim tek yaptığım konforlu lüks koltuğumda oturmak ve izlemek. Çok can sıkıcı!
Kendime engel olamayarak bağırdım. "Oktay!"
Bir nevi kum torbası yerine kullanıldıktan sonra yere düşen Oktay çok kötü görünüyordu. Başını kaldırarak bana baktığında burnunun kanadığını fark ettim.
"Kalksana çaylak!" Ellerinden destek alarak ilk bir dizimin üstünde durup sonra ayağa kalktı.
Fısıltıyla konuştum. "İşte böyle."
Fısıltımı duymuşçasına bana bakarak baş parmağını kaldırdı. Gülümseyerek karşılık vereceğim sırada havada uçuşuna tanıklık olmuştum. Uzman Cenk her bir boş anını değerlendirmekten eksik kalmıyordu. Sırtı sertçe yumuşak(!) yastığa vurduğunda yüzümü ekşittim. Bunun acısını çok iyi biliyordum.
"Ahmak." Avucumun içi ile alnıma vurdum. "Dikkatini ona ver!"
Dediğim gibi yapıp ona doğru yöneldi. Her nasıl yeniliyor gibi görünse de aslında bu alıştırmalar onu geliştiriyordu. Üç hafta öncesine göre geliştiği de açıkça belliydi.
Telefonum cebimde titreştiğinde odak noktam hala Oktay'dayken telefonumu çıkardım. Telefonu gözümün önüne getirerek baktığımda gelen mesajı açtım.
Bahçeye gelmelisin. Sana göstermek istediğim bir şey var.
-EcevitAyağa kalkarak tekrar okudum. Bana ne gösterecekti ki? Önemli olmalıydı. Salonun çıkışına yaklaşırken Oktay'ın seslenmesiyle ona döndüm.
"Efendim, nereye?" Nefes nefese kalmış sesi kelimeleri yuvarlanmasına neden oluyordu.
"Ecevit abi çağırıyor. Dönmeden önce şu izbandut bozuntusunu yensen iyi olur çaylak."
"Yeneceği-" Yüzüne gelen yumrukla savrulan Oktay sendeleyerek yere düştü.
"O konuda bu kadar emin olmayın Ajan Oktay." Cenk bana dönerek "Lakin siz gelene kadar onu iyice dövdüğümden emin olabilirsiniz." diyerek güldü.
Hiçbir şey demeden koridora çıktım. Sanki ben bunu istiyormuşçasına söylediği kelimeler sinirimi bozmuştu. Kim yakın koruması olacak ajanı dövdürtmek isterdi ki!
Bahçenin ortasına kadar gelerek etrafıma bakındım. Cebimden telefonumu çıkararak abimi arasam da sürekli meşgule veriyordu. Sinirle ayağımı yere vurdum. Ne işler dönüyor? Mesaj sesi ile kendime gelip açma tuşuna bastım.
Ufaklık seni bekliyorum, haydi. Atış yapıldığı alana gel.
-EcevitGülerek telefonumda bir uygulamayı açtım ve cebime koydum. Silahımı belimde olduğunu onayladığımda dediği yere doğru ilerledim. Bahçeden çıkarak atış merkezine girdim. Çok salakça bir numaraydı. Bu anı zaten bekliyordum. Atışların yapıldığı yere vardığımda belimde ki silahı çıkararak karşımdaki insan çizimli hedef kağıda 5 el ateşledim. Karton otomatik olarak yaklaştığında bütün atışlarımın tam kalpten olduğunu zaten önceden biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmiş Geçmişte Kalır mı?
Teen FictionDokuz yaşında kaçırılarak bir akademiye kapatılmış, daha sonra kendi başarım ile oradan kaçmıştım. Her şeyin bitmediğinin farkındayken bile normal bir yaşam sürmek için çalıştım ama tekrar en başa döndüm. Üstelik iki ayrı taraf beni isterken, özenle...