- En karanlık gece bile sona erer ve güneş tekrar doğar... -
Bölüm Şarkısı: James Arthur - Impossible
* * *
20. Bölüm - Yenilgi"Ulaş! Sen çıldırdın mı? Senin burada ne işin var?!"
Şaşkınlıktan dilim tutulmuş zar zor konuşmaya çalışıyordum. Ulaş... Bizim Ulaş... Nasıl burada olabilir. Basit, okula giden bir öğrenci iken nasıl acımasız ve tehlike dolu dünyaya merhabasız girebilir.
"Yüzünde ki ifade... Çok komik Dicle. Böyle bir şey beklemiyordun değil mi?"
"Hayır, kesinlikle beklemiyordum."
"Fakat bunların oluş sebebi sensin. Şimdi... Seni serbest bırakacağım, sakın yanlış bir şey yapma ajan bozuntusu." Kolunu boğazımdan çektikten sonra yavaşça ayağa kalktım ve ona döndüm. Kahverengimsi sarı saçları kısalmıştı. Dıştan muzip bakışlarında eser kalmadığı görülse de sert görünümlü maskesini fark etmiştim hemen.
Silahını cebine sıkıştırırken "Bana öyle bakma." diye sitem etti.
Merakıma yenik düşerek çekingen bir tavırla konuşmaya başladım. "Kaan ile birlikte mi çalışıyorsun?"
"Evet."
"Neden peki?"
"Senin yüzünden dedim ya!" Ani bağırışı irkilmeme neden olmuştu. Resmen yerimde sıçramıştım. Onu tepeden aşağıya, enine boyuna her tarafına incelerken diğer taraftan nasıl oldu da buraya gelebildiğine dair fikir üretiyordum.
"Baştan her şeyi anlatmamı ister misin?"
Gözlerimi koyu renk gözlerine çıkardım. Kendi isteği ile anlatması ikimiz içinde daha iyi olacaktı. "Evet, lütfen." diyerek destekledim.
"Sen, Burak, Hayal... Ortalıklardan kaybolduğunuzda sizi her yerde aradık ama nafile. Bir iz bile bulamadık."
Dikkatle onu dinliyordum. Neşe dolu çocuk nereye gitmişti böyle.
"Kaan geldi bir gün. Senin nerede olduğunu biliyormuş. Bizimkilere duyurmadan kabul ettim. Tabi şarttı da mecburen. Şart neydi biliyor musun? Sizin gibi olmak!"
Şaşkınlıkla ona baktım. "Ajan gibi mi?"
"Ya evet öyle."
"Aptalsın. Aptalsın Ulaş. Kaan kandırdı değil mi? Topu topuna bir ay geçmiştir. Bir ayda kim ajan olur ki? "
"Sözümü kesme Dicle!" Kafamı salladım. Gözleri dolduğunda bir adım yaklaştım ama o geri bir adım atarak aradaki mesafeyi sabit tuttu. "Daha birinci hafta da dayanamadım. Çıkmak istedim. Olmadı. Anlaşma anlaşmaymış. Ve eğer direnmeye devam edersem ailemle tehdit ettiler."
"Melis..."diye fısıldadım. "Onlar iyi değil mi?"
Alayla baktı. "Bizi umursuyormuş gibi davranma. Hiç komik değil."
"Umursuyorum ahmak!"
"Şimdi seni Kaan'ın yanına götürmeliyim." Güldü. "Emir büyük yerden. Bu arada, sen oraya davetsiz misafir gibi gideceksin?"
Anlamadığımı belirten bakışlarımla ona baktım.
"Şuan da Kaan ile görüşen kişi senin geleceğinden habersiz. Bakalım bombayı kim daha çok patlatacak. Takip et beni."
Önüme geçerek ilerlemeye başladı. Hiç mi endişelendirmiyordu arkasında benim olmam. Ya gerçekten hayattan umudunu kaybetmişti ya da arkasından saldırmayacağımı az çok tahmin ediyordu. Kötü hissediyordum. Bir ay önce her şeye karşı tepkisi olan genç şimdi çok umursamazdı. Dışarıdan bakılınca öyle gözüküyordu. Gerçekten benim yüzümden mi böyleydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmiş Geçmişte Kalır mı?
Teen FictionDokuz yaşında kaçırılarak bir akademiye kapatılmış, daha sonra kendi başarım ile oradan kaçmıştım. Her şeyin bitmediğinin farkındayken bile normal bir yaşam sürmek için çalıştım ama tekrar en başa döndüm. Üstelik iki ayrı taraf beni isterken, özenle...