🌹Pembe -12-

754 49 14
                                    

Medya: Yiğit Seferoğlu-Uğruna Nice Savaşlar Verilmiş Gibisin.

Medyayla bölümü yazdığım için koydum. Dinlersiniz belki. Güzel şarkı :)

°°°

Şuan o kadar kafam karışmıştı ki sadece karşımda öylece duran yeşil gözlü adamın bana bir açıklama yapmasını ve aklımda beliren soru işaretlerini kaldırmasını bekliyordum. Yekta ise bunu beklemiyormuş gibiydi o yüzden de ne diyeceğini bilemiyor gibiydi.

'Gül bak ben bunu burada böyle ayak üstü anlatamam. Bunu sakince oturup konuşalım olur mu?'

Yekta ne tepki vereceğime bakarken ben de ise durumlar vahimdi. Oturup konuşmak mı demişti o? Neden şimdi hemen söylemiyordu ki? Ben beklemek istemiyordum. Tam ağzımı açıp bir şey söyleyecektim ki Hira kabinden çıkmış ve yanımıza gelmişti. Bizi aramış olmalıydı ki kaşları çatılmıştı.

'Abi? Gül? Neredesiniz siz ya? Kaç dakikadır sizi arıyorum. Ne yapıyorsunuz burada?'

Hiranın geldiğini Yekta da fark edince kızı yalnız bıraktığım için biraz kendime kızmıştım ayrıca Yekta ile beni yanlış anlamasını da kesinlikle istemiyordum.

'Hiç Hira sana uygun bir eşarp arıyordum. Abin de merak edip gelmiş işte. Ayrıca elbisen çok yakışmış. Krem rengi senin yüzünü açıyor değil mi? Sen beğendin mi peki?'

Hira konuyu elbisesine getirmemle bizi unutmuş ve kendi etrafında döndükten sonra gülümsemişti. 

'Beğenmez olur muyum? Bayıldım! Bundan sonra artık alışverişe beraber çıkalım diyorum Gül zevkin çok güzel çünkü.'

Ona gülümserken bir daha onunla gelir miyim bilemiyordum tabi. Abisi olmazsa düşünebilirdim belki ama bu aksiyondan sonra bu iş zor olacaktı belliydi. Ardından Hiraya krem tonuna uyacak gri bir şal aldım. İşimiz burada bitince kasaya gitmiştik. Ben ve Yekta oldukça gerginken Hira ise oldukça mutluydu ama aramızdaki gerginliği de hissedebiliyordu bu yüzden Yekta kasada hesabı öderken de birden koluma girmişti.

'Neden yüzünüz asık? Bir sorun mu var?'

Dediğiyle ne cevap vereceğimi bilemedim. Zaten bugün ben hiçbir şeye ne cevap vereceğimi bilemiyordum. Derin bir nefes aldım.

'Yok bir şey ya. Yoruldum da. Eve gidelim artık.'

Hira bir süre öylece baktı sonra inanır gibi oldu ve tekrardan gülümsedi. Biz kol kola beklerken de Yekta hesabı çoktan ödemişti. Elindeki poşetlerle yanımıza gelince mağazadan çıkarak çıkışa yöneldik. Hira hala kolumu bırakmıyordu. Sanırım beni sevmişti ben de ondan farklı düşünmüyordum elbette ama aynı yaşta olsak da ben onun yanındayken ablasıymışım gibi hissediyordum. Eliz gibi biraz hovarda bir kişilikti ama iyi niyetliydi. Konuşmaya devam edebilirdik onunla hem arkadaşlığım onun iyiliğine yarıyor gibiydi.

Arabaya bindikten sonra sessizce pencereden dışarıyı izledim. Ben dışarıyı izlerken Yekta ise kaçamak kaçamak beni izliyordu çünkü ne zaman pencereden kafamı ayırsam gözlerimiz birbirine değiyordu. Hira sayesinde bugün sorularımdan kaçmıştı ama bir daha kurtulamayacaktı izin vermeyecektim bu sefer.

Hem anlayamıyordum ki neden bana o gün o elbiseyi getirmişti ki?

Neden beğendiğim o seti bana almış ve bunu benden saklamıştı?

Ayrıca neden bunların içinde de hep bir pembe renk vardı?

Elbise pembeydi. Bileklik pembeydi. Aldıkları tüm şeyler pembeydi. Yoksa...

Gözlerimiz o anda yeniden birleştiğinde aklıma gelen tek kişi pembe seven şu anonim çocuk olmuştu. Acaba bana yazan o çocuk yani anonim de mi oydu?

Pembe ❦ TextingWhere stories live. Discover now