{21}

531 70 88
                                    

Selaaam

Başlamadan önce duyurumsu bir şey yapmak istiyorum. Aklımda yeni bir fic var aynı mog gibi düşünüyorum  ama text ağırlıklı mı düz yazı ağırlıklı mı tercih edersiniz?

Geçen bölümlerde gözlerimin ağrıdığından bahsetmiştim ve gözlük kullanmaya başladım son üç gündür hâlâ alışmaya çalışıyorum ona zormuş gerçekten neyse ki sürekli takmıyorum ama bilgisayara bakarken kullandığım için biraz geç geldi bölüm

Bu arada eski sevgili diyenleri tebrik ediyorum doğru bildiniz 🥳 7. bölümde spoilerını vermiştim bunun

Bu bölüme de önceki bölüm gibi bol bol yorum bekliyorum ona göre. Keyifli okumalar ~

---

Telefonumun zil sesi ikimizde de elektrik çarpmış gibi bir etki yarattığından, aynı anda titreyerek geri çekildik. Patronum ellerini nereye koyacağına ilk birkaç saniyeye karar verememiş sonunda dizlerinin üzerinde birleştirmişti. Bakışları bana değmek yerine evimi baştan sona, ezberlemek ister gibi, izliyordu. Ben de ikili koltukta gidebildiğim kadar geri gitmiş ve çalan telefonumu elime almıştım. Kayıtlı olmayan numaraydı ancak kimin aradığını tahmin etmek zor değildi. Yine de içimden bir ses açmam gerektiğini söylediğinden ona karşı gelmedim. Ekrandaki yeşil tuşa parmağımı bastırıp kenara kaydırdıktan hemen sonra kulağıma götürdüm. 

"Ne var?" dedim ses tonumun yüksek çıkmasına engel olamazken.

"Görüşmeyeli değişmişsin, Jimin-ah." deyip güldü. Bu tavrı beni daha da sinirlendirdi. Ben onun bırakıp gittiği Jimin değildim ki artık. Büyümüştüm, olgunlaşmıştım, düşüncelerim değişmişti ve bir şeyleri aşmayı başarmıştım.

"Sana ne var diye sordum." dedim sertçe.

"Haşinleşmişsin de. En sevdiğim."

"Beni sinirlendiriyorsun Mi-." derken son anda adını söylemekten vazgeçtim. Ağzıma almak istemiyordum. 

"Sakin ol, civcivim. Sesini duymak istediğim için aradım." dedi yılışık yılışık.

"Birincisi, bana böyle seslenme. İkincisi, hayatımdan siktir olup git bir daha da beni rahatsız etme." der demez kulağımdan uzaklaştırıp ne dediğini dinlemeyerek yüzüne kapattım. Zira bundan sonra ne söyleyeceği umrumda değildi. Zamanında konuşması için şans tanıdığımda susmayı seçen kişi bizzat kendisiydi. Hem, ne yüzle yazıyordu hâlâ bana anlam veremiyordum. 

Ne kadar fırlatıp telefonumu paramparça yapmak istesem de parasını biriktirmek için bütün bir yıl çalışmak zorunda kalmıştım bu yüzden kıyamıyordum. Onun yerine koltuğa sert bir şekilde bırakmayı tercih ettim. Kısa süreliğine varlığını unuttuğum ve az önce telefon çalmasaydı öpecek olduğum adam Kim Taehyung, "İyi misin?" Sorusu ile kendini belli etti. Sinirden kızardığını tahmin ettiğim yüzümle onun oturduğu yere döndüm ve sakinleşmeye çalıştım. Sorusuna başımı aşağı yukarı sallayarak cevap verdim. 

"Biraz sakinleş, Jimin. Su ister misin?" diye sormuş olsa bile cevabımı beklemeden mutfağıma ilerlemişti çoktan. Dolapları açıp kapatarak bardakların olduğu kısmı bulmuş, içine su doldurarak yanıma geri gelmişti. 

"Teşekkür ederim." diye mırıldandım bardağı elinden alırken. Beraber az önce kalktığım koltuğa geri oturduk. Sessizlik yemini etmişiz gibiydi, çıt çıkmıyordu koca odada. Nefes seslerimiz duyuluyordu artık, bir de saatin tik tak sesleri. Dudaklarımız birbirine kenetlenmişti ve bir türlü aralanmıyordu. Teselli cümleleri yoktu ya da boş vaatler. Öylece yanımda oturuyordu ama bu bile bana iyi geliyordu. 

model of gucci | vminWhere stories live. Discover now